Yeşerecek Hâtıraların Tohumları…
Eledim eledim, hölluk eledim
Aynali besikte yavrum bebek beledim
Buyuttum besledim asker eyledim
Gitti de gelmedi yavrum buna ne çare
ERDİNÇ SEVER
Yeşerecek Hâtıraların Tohumları
Eledim eledim, hölluk eledim
Aynali besikte yavrum bebek beledim
Buyuttum besledim asker eyledim
Gitti de gelmedi yavrum buna ne çare
Bu sözleri söylerken bile zihnimizde bu türkünün bağlama sesleri çalmaya başlar, burnumuzun direği sızlar. Buna benzer başka asker türküleri de vardır Anadonun. Çünkü onlar anaların kınalı kuzularıdır. Türkülere sığmayacak kadar destansıdırlar. Daha bıyıkları yeni terlemişken yazın güneşten kışın ayazdan kapkara olmuştur tenleri. Yemin törenlerinde sanki birbirlerinin kopyası gibi ayırt edilemez.
Düğüne gider gibi giderler Peygamber ocağına, Vatana kurban olsun diye kına yakar ellerine Ana’ları. Kına yakmasına yakar da asıl o ananın yüreğı yanar. Kim bilir kaç gencecik kızlarımız tertemiz, bembeyaz gelinliği dolapta, gözler yollarda beklemeye durur sözlüsünü, nişanlısını. Gel teskere gel teskere diye onlar da bir türkü yakar.
Peki neden ?
Tabiki de Vatan hizmeti için!
Ama nasıl ? Ne kadar gerekli ? Profesyonel yada Sözleşmeli gibi alternatif çözümler bulunabilir mi? Yeni düzenlemesi ile 6 aya inen askerlik süresi ne kadar verimli ? Bu konuda sorulabilecek sorulardan daha fazla verilebilecek cevaplar vardır. Onlarca üniversiteye yüzlerce tez ve doktora konusu çıkar.
Benim değinmek istediğim konu Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda “Rütbesiz asker” ,halk arasında ise “asker” olarak tanımlanan Anadolu’nun gencecik çocukları.
Yokluklarında ona “ O Şimdi Asker” derler.
Dönüşlerinde ya kız vereceklerdir ya da iş.
Anadolu insanının askerlere karşı ayrı bir teveccühü vardır. Sevgi ve şefkat duyarlar. Belki de (Özel durumlar hariç) her Erkeğin zamanı gelince asker olma durumundandır. Çanakkale de yazmış oldukları destanlarında hakkını da yememek lazım.
Şimdi asıl değinmek istediğim konuya geliyorum;
Askerler bu kadar sevilmesine rağmen, her yıl yüzlerce asker şehit olurken ufak tefek seslerin dışında kimseden bir şey duyulmadı. Nasıl şehit oldukları sorgulanmadı. Niye şehit oldukları da. Gelişmiş ülkelerde hükümet düşüren terör olayları bizim ülkemiz de Hükümetin koltuğunu güçlendiriyor maalesef. Konunun içinde bulunan ve işleyişi bizzat yaşayan ve bu uğurda kardeşini şehit veren (Eski)Yarbay Mehmet Alkan, kardeşinin acısının da tazeliğiyle “Barış Barış derken bir anda ne oldu da Savaş dediniz” isyanı aslında çok anlamlıydı, ama halk ayağa kalkıp sonuna kadar desteklemesi gerekirken, acısının etkiliyle konuşan bir divane muamelesi yapıldı. Erdoğan şehit cenazesine kolunu dayayıp yakındaki seçimlere yatırım yaparken aynı halk alkışlıyordu, üstelik toplumun cenaze kültürü mağlumken. Bu konu böylece uzayıp gider, toplumun hafızasını tazelemek çok da işe yaramıyor zaten. Nasıl olsa 3 vakte kadar yine utunulup gidecek. -Yüreği yananlar hariç-
Ancak şu an öyle bir noktaya geldik ki açıkçası ben bu kadarını hiç beklemiyordum. 15 Temmuz günü herşeyden habersiz, hatta elinde tuttuğu silahın kullanımından bile habersiz 3 günlük erler, daha önce öğrencilikten öteye gidip hiç gerçek görev yapmamış harbiyeliler, tek kelime ile vahşice, burada mübalağ ettiğim zannedilmesin, o yüzden tekrar vurguluyorum Vahşice katledildiler, boğazları kesildi, kanlı cenazesinin önünde fotoğraf çektirdiler,çırılçıplak soyup spor salonların da topladılar, kanlı kanlı sürüklenerek araçlara atıldılar, ölmeden yaralı kalan askerleri balık istifler gibi bir kenara doldurup fotoğraflarını servis ettiler. Hepsini Anneleri, babaları, eşleri, çocukları gördü. Tabi onlar da yıllardır komşu bildikleri, mahallenin esnafı bildikleri, dost, akraba bildikleri tarafından hakarete mağruz kalmaları konusuna girmiyorum. Orada ölen asker cenazelerine hiç bir belediye mezar vermedi, köy de muhtar bile gömdürmedi. Aileleri cenazelerini bir o yana bir bu yana götürüp getirdiler. Acısını bile yaşayamadılar. Hatta bazı cenazeler için “Hainler ! mezarlığı “yaptırıldı belediye başkanı tarafından, halkın teveccühünü daha ziyade hükümetin teveccühünü alma adına. Bir şekilde sağ kalanları uzun süre göremedi yakınları. Ve şimdilerde de müebbet haberlerini aldılar. Neyse uzatmayım, zaten bunların hepsi sizin gözünüz önünde oldu. Ben sadece tarihe geçsin, gelecek nesiller bilsin diye kısaca bahsediyorum. Her birinin zaten uzun uzun hikayeleri de yazılıyor. Bunları yapanların ve yaptıranların ilerde hukuk karşısında hesap vermesi için gerekli hukuksal delillerin yazılıp kaydedildiği gibi.
Alkış tutanlar, sessiz kalan yurdum insanları, sizler hukuk karşısında hesap vermeyeceksiniz, merak etmeyin, anayasada görevli olmayıp da sessiz kalana bir müeyyide öngörülmüyor. Ama en büyük dileğim ki umarım en kısa zamanda tüm gerçekler anlaşılıp bu erlerin, askeri öğrencilerin, harbiyelilerin, bu tertemiz çocukların vebali hep hatıralarınızda kalsın, her bir asker ve askeri öğrenci gördüğünüzde, zamanında sessiz kaldığınız hatta alkışlama anlamında buna sebep olanlara koşa koşa gidip oy verdiğiniz hep anılarınızda tezeliğini korusun. Bu oylar sayesinde bunların yapıldığını çok iyi anlayınız o zaman, ne zaman bir asker türküsü duysanız o sosyal medyadaki sansürsüz fotoğraflar gözünüzün önüne gelsin, kendi çocuklarınızı askere gönderirken “ umarım kaderleri aynı olmaz” o anaların yerine koyarsınız kendinizi, yaşınız ilerledikçe bu hatıralar daha bir yeşersin hafızalarınızda.
Bu yaşananların bir daha yaşanmaması ve geçmişte çok acı tecrübelerimiz olmasına rağmen bu yaşananlardan ders çıkartabilmemiz dileği ile…