15 TEMMUZ’DA FARKLI İHANETLER DE VARDI…

15 TEMMUZ’DA FARKLI İHANETLER DE VADI?

HALİS TUNÇ

Bugünlerin en canlı gündemi Doğu Akdeniz ve iki gündür buna eşlik eden “Yunanistan 19’uncu adamızı işgale hazırlanıyor” cümlesine konu Girit ile Mora Yarımadası arasındaki Küçük Çuha Adası girdabı.

15 Temmuz Vaka-i Şer’in şifrelerinin herkesten gizlendiği davaya konu Marmaris’e giden ekip personelinden bazılarının bölgede aranmaya başlanması, hemen sonrasında Yunanistan’da da bir hareketlenme yaşanmasına yol açmıştır.

Denizcilikte gemiyi selametle limana intikal ettirebilmek için rotayı ve deniz haritasını doğru okumanız gerekir. Bundan dolayı denizciler için “Manyetik Pusula”, manyetiği bozuksa geminin seyre çıkmasına müsaade edilmeyecek derecede hayati öneme sahiptir.

İşte gazeteciler de toplumun gerçeğe ulaşması için ülkenin manyetik pusulası gibidir. Ama eğer hedef gerçeklerin ortaya çıkmaması ise, manyetik pusulayı bozmanız, yani gazetecileri susturmanız gereklidir ve yeterlidir. Bu vesileyle, sadece gerçeklerin peşinde oldukları için tutsak edilen gazetecilere sabır diliyorum.  

İşte bu şekilde usta kalemler metazori susturulunca, gerçeği yüzüstü bırakmamak için kaleme sarılmak da bize düştü. Ama gerçek güzeldir. İnanın, gerçeği okumak bir o kadar daha güzeldir.

Bildiğiniz gibi, o tarihte Türk medyasında Marmaris’teki otele gelen ekipteki askerlerin Yunan adalarına geçmeye çalıştığına/geçtiğine dair çokça haberlere yer veriliyordu. Yunanistan’daki Türk Askeri Ataşesi olarak ben de, Vaka-i Şer gecesi sonrasında Türk askerlerinin Yunan adalarına geçmesini engellemek yolunda alınabilecek tedbirler konusunda direktif almak için, Deniz Kuvvetleri Harekât Başkanı Vekili olarak görevlendirilen ve o sırada Albay rütbesinde, şimdi ise Tuğamiral olan Yankı Bağcıoğlu’nu aradım. Tuğamiral Yankı Bağcıoğlu, şahsıma “Halis, Kuvvet Komutanı Bülent Bostanoğlu da biraz önce seni aramamı emretti. Ne büyük tesadüf” diyerek Yunan makamlarıyla irtibat kurup, suikastçıların geçişini önlememin önemli olduğunu söyledi. 

Aynı fikirdeydim ve Yunan Milli Harekât Merkezi Amiri Tümamiral Banos, Yunan Deniz Kuvvetleri İstihbarat Şube Müdürü ve ilerleyen süreçte Donanma Komutan Yardımcısı Tümamiral Ioannis Karakakis ile görüşerek; Ege Denizi’nde Sahil Güvenlik ve Deniz Kuvvetleri unsurlarının sayısı ve karakol süresini artırmalarını sağlayabildim. 

Bu süreçte Türk Deniz Kuvvetlerinin yanı sıra o dönem Albay rütbesinde ve Sahil Güvenlik Komutan Vekili olarak görevlendirilen, Vaka-i Şer sonrasında ise Tuğamiral rütbesine terfi ettirilerek, sırasıyla Sahil Güvenlik Komutanı ve bugünün Deniz Kuvvetleri Plan ve Prensipler Başkanı Bülent OLCAY da beni arayarak/aratarak yeni ihbarları iletiyordu. Son şüpheli yakalanıncaya kadar, 7/24, Türk Deniz Kuvvetleri/Sahil Güvenlik ve Yunanlılarla irtibatta kalarak yorucu bir süreç yönettim.

Kara propaganda duyuru malzemesi Sabah ve yukarıda belirttiğim Çuha Adası haberi gibi Ege’deki bazı adaların bizim olduğu ile ilgili bolca haber yapan Yeniçağ, “İki suikastçı asker Yunanistan’ın Psemiros Adasına kaçtı (Esasen, Türkiye’nin kendisine ait olduğunu söylediği 18 adadan biri olan Keçi Adası)” diye haber yapacaktı. Burada tekrar dikkatinizi çekmek istiyorum; Sabah gazetesi bir yana da, Yeniçağ gazetesi bile, esasen bizim olan adayı Yunan adası olarak telaffuz ediyordu.

Benim için en üzücü husus ise, bu süreç sırasında, Deniz Kuvvetleri Harekât Başkanı Vekili Tuğa. Yankı Bağcıoğlu‘nun beni arayarak “Deniz Kuvvetleri Komutanı Ora. Bülent Bostanoğlu’nun Psemiros Adasına kaçtığı söylenen iki asker vakasını Yunan makamlarını arayarak teyit etmemi istediğini” iletilmesi olmuştur. Dolayısıyla, TSK’nın şer bir vakanın ateşinde kavrulduğu sırada Bağcıoğlu’na “Bunu yapmamız doğru olmaz. Zira o ada bizim adamız olan Keçi Adası, bunu söylemem, adanın aidiyetinin Yunan tarafına ait olduğunu teyit anlamına gelecektir” cevabını verdim. Bu görüşmenin ardından aynı ihbar üzerine Sahil Güvenlik Komutan Vekili Tuğa. Bülent OLCAY’ın da beni arattığı kişiye aynı cevabı verdim. Bu tepkim karşısındaki şaşkınlıklarıyla her ikisinden de gelen “O zaman nasıl yapmalı?” sorusu, düşüncesizce hareket ettiklerini gösteriyordu. Nihayetinde, aldığımız genel ifadelerle spesifik olarak, ada ismi belirtmeden durumu netleştirme kararı üzerine, Tüma. Ioannis Karakakis’ten aldığım “Yunan adalarında böyle bir vaka gerçekleşmediği” cevabını, yine Yankı Bağcıoğlu’na ve Sahil Güvenliğe ilettim.

Bu karmaşada böyle bir hata size çok normal gözükebilir. Ancak 1995 Kardak Krizi sürecinde Yunanistan’da benim gibi Deniz Ataşesi görevini ifa eden Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Bostanoğlu’nun ve Harekât Şube Müdürlüğü, Deniz Gözetleme Merkezi Amirliği yapmış Tuğamiral Yankı Bağcıoğlu’nun EGAYDAAK olarak ifade edilen, Ege’de bizim olduğunu iddia ettiğimiz vatan toprağı konusundaki cahillikleri veya hassasiyetsizlikleri, doğal olarak beni şaşırtmıştı.

Belli ki Deniz Kuvvetleri Komutanının kafası çok karışıktı ve hâlâ Vaka-i Şer sırasında herkesle iletişimi keserek “Personelini kaderine terk edecek” seviyede garajda yaşadığı derin korkuyu üstünden atamamıştı.

Türkiye’deki 400 km uzaklıktaki 19’uncu Küçük Çuha Adasına gösterdiğiniz ilgiyi 15 Temmuz günü gözden çıkardığınız 7 km uzaklıktaki ada için gösterseydiniz Keçi Adası bugün Türkiye’nin olurdu.

Tabi bu arada Büyükelçilikle de, Ataşelik olarak aldığımız tedbirlerin siyasi kanatta alınacak tedbirlerle paralel olması için sıkı bir koordinasyon içerisinde çalışıyorduk.

Yunanistan-Türkiye sorunlu ilişkileri kapsamında; darbe girişimi sonrası gelişmelerin Yunanistan tarafından suiistimal edilme ihtimaline karşı Yunan medyasını yakinen takip ederken rast geldiğim, bugünün meşhur Doğu Akdeniz Krizinin kaynağı olan; GKRY’nin ilan ettiği Münhasır Ekonomik Bölgeye ilişkin çıktığı üçüncü uluslararası hidrokarbon arama ihalesine teklif veren şirketlerin isimlerinin 27 Temmuz 2016’da açıklandığını tespit ederek, Türkiye’ye etkileri konusunu Türk Genelkurmay Başkanlığı ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığına raporladım. İçerik bilgisini Büyükelçilikle de paylaştığım raporum sonrasında Türk Dışişleri bu konuda 02 Ağustos 2016’da açıklama yayınlamıştır.

Sonra neler mi oldu?

  • Personelini garajda saklanarak ve şimdi kıvrandığımız Ege adalarını, D.Akdeniz’i kaderine terk eden Deniz Kuvvetleri K. Bostanoğlu, Vaka-i Şer sonrası birileri dereyi geçene kadar görevine devam ettirildi.
  • Vaka-i Şer günü Marmaris’te tatildeyken Deniz Kuvvetleri Komutanı Ora. B. Bostanoğlu ve yine darbe günü tatilde bulunan Kurmay Başkanı Kora. Serdar Dülger’e ulaşarak darbenin karşısında olduğunu belirtip “emirlerinizi bekliyorum” diyen ve bu iki zat tarafından teşekkür edilerek “lojmanda kalıp emirlerini beklemesi istenen” Tüma. Sinan Azmi Tosun ömür boyu hapse mahkum edilirken; yerine vekaleten atanan Balyoz hükümlüsü Albay Yankı Bağcıoğlu Tuğamiral rütbesine terfi ettirilerek Yunanistan ile sorunlu adalar ve Doğu Akdeniz konusunda haklarımızı savunacak Harekat Başkanı koltuğuna oturtuldu.
  • Vaka-i Şer günü Sahil Güvenlik Komutan Vekili olarak atanan Balyoz hükümlüsü Albay Bülent Olcay ise, Tuğamiral rütbesine terfi ettirilerek, bugün Ege Denizi’ndeki sorunlu adalar ve Doğu Akdeniz’deki haklarımızı korumakla görevli Deniz Kuvvetleri Plan Prensipler Başkanı görevine atandı.
  • Bana gelince, gerek önceki yazımda ele aldığım helikopterle ilgili süreç ve gerekse bu yazımda yer verdiğim gelişmeler nedeniyle Vaka-i Şer’e karşı ve milli menfaatler için Türk Genelkurmayı, Deniz Kuvvetleri, Sahil Güvenlik ve Büyükelçilikle yakın koordine içerisinde mücadele verirken terörist/hain olarak lanse edildim. Sonraki yazılarımda bunun nedenlerini detaylı olarak bulacaksınız.

Ama insan yaşadıklarını düşününce ve hakkında yapılan ters kara propagandaya şahit olunca; “diğer hain/terörist ilan edilenler de acaba tekeldeki sözüm ona medyanın gazabına uğramış olabilirler mi?” sorusunu kendine sıklıkla sormadan edemiyor. Bu nedenle, araştırdıkça gün ışığı gibi ortaya çıkan gerçekleri halkımla paylaşma zorunluluğu duyuyorum.

5temmuzdavalari.wpcomstaging.com sitesi bundan böyle halkımıza gerçekleri ulaştırmaya ve halkımızı mağdurlar konusunda haberdar kılmaya aracı olacaktır. Lütfen desteğinizi gerçeklerden esirgemeyin.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *