Sustum, ama Sor Neden Sustum. (İŞKENCE YAPTIM, AMA SOR NEDEN YAPTIM.)
Bazı sanatçılarımız, aydınlarımız ‘Susamam’ demesine rağmen susuyor. Kendisine, askerine dayatılan FETÖ dayatmasını, hükümet için, Recep Tayip Erdoğan için, her söyledikleri yalan, artık söyledikleri hiçbir söze inanmıyoruz demelerine rağmen kabul ediyorlar ve hiçbir şekilde bu kabul dışına çıkmaya cesaret edemiyorlar. Maalesef Türkiye’de hukuk; milletimizin, susan aydınlarımızın, susan entellektüellerin, sanatçıların hükümleri, kabulleri ve korkaklıkları tarafından mahkum edilmiş durumda.
Geçen hafta yayınlanan Susamam klibi ve sonrasında yaşanan tartışmalar Türkiye’nin Susamam demesine rağmen başta Doğu Perinçek ve Recep Tayip Erdoğan tarafından dayatılan FETÖ algısı ile;
Yaklaşık yüz binlerce vatandaşın işinden edilmesine,
Terörist damgası vurularak tutuklanmasına,
15 Temmuz gecesi terör tehdidi denilerek tuzaklanan,
Yüzlerce Harp Okulu öğrencisinin, Yüzlerce erbaş/erin müebbet hapse mahkum edilmesine,
Hasta, bakıma muhtaç ve düzenli tedavi olan ihtiyacı olan insanların tahliye taleplerine rağmen hapiste tutulmalarına,
Yüzlerce kişinin gerekli tedavileri görmemesinden dolayı hapiste ölümüne,
Kaçırılan onlarca vatandaşın ve ailelerinin yaşadıkları acılara,
rağmen susmuştur ve susmaya da devam etmektedir.
Bizler susmaya devam ettikçe de o gece ve sonrasında alenen suç işleyenler, meslekleri, rütbeleri, makamları ve statüleri ne olursa olsun korkmalarına rağmen, yaptıklarından dolayı yakın bir zamanda hukuk karşısında hesap vereceklerini bilmelerine rağmen suçlarını inkar etmeye devam etmektedirler. Çünkü başka şansları yoktur. Ya kabul edecekler, ya da sonuna kadar yalanlarına devam edecekler.
Ancak hal ve tavırları, konuşmaları, tekrar ve tekrar kendilerini farklı mecralarda savunma ve başkalarını suçlama/yaftalama çabaları suçlarını, hukuksuzluklarını ve devam etmekte olan sivil soykırımı inkara yeterli değildir. Toplumsal boyutta yaşanan bu travmanın siyasi ve politik hedeflerinin olduğu kesin. Bu siyasi ve politik hedeflerin yakın bir zamanda bu kurgunun parçası olan kitleyi de oyun dışı bırabileceği aşikar. Bu hep böyle olmuştur.
Suçlarını inkar etmeye devam edenler de Ali Türkşen gibi tedirgin bir şekilde hareket etmektedir. Son günlerde tanık olduğumuz Ali Türkeş örneği aslında 15 Temmuz’un toplumsal ve kişisel sonuçlarını anlamak açısından önemlidir.
Çünkü toplum Ali Türkşen gibilerine karşın susmaya ve Ali Türkşenler de gerçeğe rağmen, suçluluklarına rağmen konuşmaya devam etmektedir. Türkiye’de son yıllarda çok konuşan insanlara bir bakın. Aynı ruh hali ve psikoloji hakim.
Ali Türkşen’in en son katıldığı, Cüneyt Akman’ın sunduğu Zamanın Ruhu adlı program bu açıdan analiz edilmesi, üzerinde konuşulması gerekli bir program. İçerik ve kalite açısından değil yanlış anlamayın.
1,5 yıldan sonra ilk defa Türkiye’de yayın yapan bir kanalın düzenlediği tartışma programını izleme bahtiyarlığına ermiş oldum. Beklentim doğrultusunda bir program oldu diyebilirim.
Program süresince, 15 Temmuz’a ilişkin yapılan tartışmalarda ne bir bilgi, ne bir mantıklı bir açıklama, ne bir mahkeme tutanağı, ne bir tanık ifadesi vardı. Adalet, hukuk sözde vardı. Tek taraflı kendini ispat, savunma vardı. Yine adaleti, mahkemeleri tartışma programlarına taşıma, mesnetsiz, belgesiz, kanıtsız hüküm verme vardı. Eski Türk filmlerindeki komik replikleri hatırlatan diyaloglar vardı. Öncelikle yazının sonucunu, bir nevi tartışma programından ne anladığımı ve özünü sabırsızlık göstererek hemen paylaşmak istiyorum.
Ali Türkşen, İşkence Yaptım, ama Sor Neden Yaptım! diyor.
Ali Türkşen’i oyun dışı bırakan veya yeni bir plan içerisinde olan başrol oyuncuları ise şu mesajı iletiyor. ‘Ali Türkşen artık yollarımız ayrılıyor. Twitterde yayınlandığın liste ile seni oyun dışı bıraktık, çünkü gereğinden fazla konuşmaya başladın. Bir gün gerçekleri söylemenden endişeleniyoruz. Aynı zamanda 15 Temmuz’a ilişkin düşüncelerini ifade eden hesaplara FETÖ yaftasını atarak onları hedef haline getirdik. Anlayacağınız bir taşta iki kuşu vurduk yine. Dikkatleri Ali Türkşen’e ve onlarca twitter hesabına çekerek başta Perinçek ve ekibinin yaptığı hukuksuzlukları, Türkiye’de devam eden zulmün üstünü kısa süreli örtebildik. Ali Türkşen üzerinden o gece yaşananları kişiselleştirebildik.’
15 Temmuz gecesi Ali Türkşenler çoktu. Türk askerinin itibarı, onuru ve kanı üzerinden nemalanacak/nemalanan çok fazla sayıda şahsı muhterem vardı. Marmaris’te, Sakarya’da, Genelkurmay Başkanlığında ve birçok yerde…
Türk halkı da o gece boyunca olayları provoke eden kitleler tarafından kandırıldı, tuzağa çekildi. Sahte üniformaları ile sokakta dolaşan özel timler tarafından şehit edildi.
Bütün bu olanlar karşısında şahsım adına söylüyorum, kimseyi suçlayamıyorum, kimseden nefret de etmiyorum. Ancak yaşananları yorumlamak, haksızlıklara, hukuksuzluklara, devam eden sivil soykırıma karşı düşüncelerimi ifade etmeyi bir sorumluluk olarak görüyorum. Nefret ile hukuk olmaz. Ancak hukukun işlemediği bir ülkede, toplumda nefret tehlikesi her zaman vardır. Maalesef son yıllarda hedeflenen de tam anlamıyla Türkiye’yi bu şekilde bir uçuruma sürüklemektir. Kısa süreli başarıları aldatıcıdır. Başaramayacaklar.
Tartışma programından devam edelim. Program son günlerde adını onlarca Twitter hesabını FETÖcü diye sosyal medyada paylaşan Ali Türkşen’in, Ahmet Nesin’in ‘İşkence Yaptın mı?’ sorusuna verdiği cevap çerçevesinde şekillendi.
Program süresince tartışmadan daha çok Ali Türkşen’in kendini aklama, suçsuz gösterme çabası hakimdi. Program yapımcısı Cüneyt Akman ise Dz. Bnb. Tahsin İşlekel’in yaşadıklarını, ifadesini, diğer bir ifade ile yaşadığı işkenceyi ‘vesair çeşitli açıklamalar’ ile özetleyerek programın objektifliğini tartışılmaz hale getirdi. Hitap etmeye çalıştıkları bir kitle var mı bilmiyorum ama, yaptıkları programla kimseye hitap edebildiklerini düşünmüyorum. Yapılan bu program aslında dikkatleri Ali Türkşen’e çekmek üzere atılan bir adım gibi gözüküyor. Yani bir nevi hedef saptırma veya bilinçli bir şekilde iç hesaplaşma süreci.
Konuşmanın tamamını Halk TV’nin Youtube kanalından izleyebilirsiniz. Geçen konuşmalardan birkaç cümleyi ve ifadeyi KURGUSAL yorumlarımı da italik yazı formatında ekleyerek sizinle paylaşmak istiyorum.
* İşkence yaptınız mı? Böyle bir şey olmadı. İşkence vardı ama ben buna işkence diyemem. (Kendisi halbuki daha evvel katıldığı programlarda işkence yaptığını kabul etmişti. )
* Hadi diyelim ki darbeyi erkenden öğrendim, ne faydası olacaksa …. Darbeyi, yani 15 Temmuz kurgusunu önceden öğrendiğim aşikar. Ancak, önceden öğrendiğim bu kurgunun engellenmesi için hiçbir gayret sarf etmedim, çünkü bu tuzağın bir parçası idim. Ancak silah arkadaşlarımı tuzağa düşürmek için geç de olsa 16 Temmuz sabahı SAT Komutanlığına gittim. 15 Temmuz gecesi SAT Komutanlığına gitmiş olsaydım çok dikkat çekerdi. Bu nedenle ertesi gün sabah hareket etmeye karar verdik. Doğrusu kurgu olan bir 15 Temmuz’u engellemeye yönelik bir girişimde bulunmanın faydası yoktu. Ancak herşey bittikten sonra birkaç vatan evladına işkence yapmak bizi kahraman yapabilirdi. Elimden geleni yaptım.
* Ertesi güne fiziken hazır olmak için 15 Temmuz akşamı Değirmendere’de dinlendim.
* Biz bunu (15 Temmuz’u) zaten tahmin ediyorduk. Tahmin demek biraz abartılı olur. Hazırlıklara Silivri’de başladık çünkü.
* Turan Ecevit senaryo gereği ’’Çok sıkıntılı işin içinden çıkamıyorum.’’ mesajını kurgunun içerisinde olan tarafıma iletti.
* Tesadüfen, birbirimizden habersiz güvendiğim emekli eski SAT personeli ile SAT Komutanlığında buluşmak için organize olduk.
* Komutanlığa resmi olarak giriş yapmamız uygun olmazdı. Bizi içeriye de almayabilirdi nöbetçi personel. Sonuçta hangi vasıfla giriş yapabilirdik ki emekli personel olarak? Bu yüzden daha önceden temin ettiğimiz bir bot ile deniz yolunu kullanarak SAT Komutanlığına intikal ettim/ettik.
* Tahsin İşlekel’in anlattıklarının %95’i yalan, %5’i doğru. Pardon anlattıklarımın %95’i yalan, %5’i doğru. Karıştırdım galiba. %95’i doğru, ama benim doğrularıma göre.
* Binbaşı diyelim ki FETÖcü değil. 15 Temmuz gecesi bizim ile hareket etmeyen her personel potansiyel bir FETÖ adayı idi. Sonuç olarak o da FETÖcü. He bir de onu arkadaşlarına sorduk. En güvenilir kaynağımız olan meslektaşlarımızdan aldık bilgileri.
* Orada (SAT Komutanlığında) fazla durmadık. 1,5 gün falan durduk.
* Yanlış liste, liste yanlışlıkla yayınlandı. Birileri bana kredimin sona erdiğini ifade ediyor. Birileri beni tuzaklamak için yanlış bir listeyi yayınlamamı sağladı, ancak fark ettiğimde çok geç oldu.
* İşkence yaptı isem özür dilemem, kanıtlanırsa suçtur. Kanıtlayamayacağınız için özür dilemeyeceğim.
* İşkence kısmını geçiyorum. Bunu konuşmaya gerek yok. Açık beyan herşey ortada. Daha nasıl ifade edebilirim. Yaptım. Ama inkar edemem. Bu yüzden özür de dileyemem. Bana göre o gece yaptıklarım vatan içindi. İşkence değildi. O gece yaptıklarımızın vatana hiçbir faydası olmadı ama olsun.
* Ben neyim anlayamadım. Bizim gibi kullanılan insanları nasıl tanımlamak, isimlendirmek lazım bilemedim.
* İşkence ettim. Gurur duyuyorum o gece yaptıklarımla. Silahımı kullanırım. Sonucu ne olacaksa olur.
* Yayınlanan liste fişleme olabilir. Ben fişledim. Ancak bu fişleme değil.
* Hükümeti eleştirmek bence de genel kabule göre de FETÖcü olmaktır.
* Benim ne üstüme vazife! Ben niye yayınladım bu tweet hesaplarını ? Tuzağa düşürülmüş olabilirim.
* KHK’lılardan kendi cabamla geri döndürdüğüm insanlar var. Yahu hukuk filan yok ülkede, kime referans olursan o kalıyor, diğerleri suçsuz da olsa yapacak birşey yok.
* Bu mu tek derdiniz. Emekli bir personel olarak yetkim olmadan askeri bir birliğe hukuksuz bir şekilde giriş yaptım.
* 15 Temmuz gecesi ve sonrasında emekli personel olsun, polis olsun, sivil olsun suç işleyen, işkence yapan, binlerce kişinin hakkına tecavüz eden yüzlerce kişi vardı. Eski birliğime gidip işkence yapmam mı mesele oldu.
* Ahmet Nesin, asker düşmanı muhtemelen. Demokrasiyi savunduğunu düşünmüyorum.
* Biz gitmeseydik de birşey olmayacaktı belki. Gittik ama. Bize düşen vazifeyi yaptık. Üç sene öncesinden bunların Yeni Türkiye’de tartışılabileceğini, konuşulabileceğini tahmin edemedim.
* Bu geceden sonra da konuşmak istemiyorum. Konuştukça foyamız ortaya çıkıyor. Artık susma zamanı.
* İşkenceden dolayı özür dilemem. Bu da son sözüm.
Programı izlerken, Ali Türkşen herhalde işkence yaptığını canlı yayında kabul edecek dedim. Ancak kelimelere dökülemeyen ‘İşkence Yaptım’ itirafı Ali Türkşen’in hal ve tavırlarında, imalarında yerini buldu.
Anladığım kadarı ile vicdanı veyahut kontrol edemediği sinir mekanizması Ali Türkşen’i rahatsız ediyor, bu rahatsızlığı cümlelerinde, kelimelerinde çok rahatlıkla görülebiliyor. Yaptıklarını tam inkar edeceği anda bir tereddüt yaşıyor ve daha evvelden düşünülmüş, kullanılabilir yeni bir yalan veya kurgu ile tereddüt geçiştiriliyor.
Ali Türkşen ve emekli arkadaşları tesadüfen SAT Komutanlığı’nda buluşuyor. Trafik kapalı olduğu için tesadüfen bir bot ile SAT Komutanlığına gidiyor. TESADÜFLER. Tesadüfen Birlik Komutanı Turan Ecevit, Ali Türkşen’den yardım istiyor. Gel, işin üstesinden gelemiyorum.
Ali Türkşen, açıkça ifade edemese de işkence yaptığını üstü kapalı bir şekilde ifade etti, kabul etti. Ancak aynı zamanda, Deniz Binbaşı Tahsin İşlekel’e işkence yaptığına ilişkin bir soruşturma yapıldığını, savcılığın ‘kovuşturmaya yer yoktur’ kararı verdiğini söyledi. Bir yandan işkence yaptığını üstü kapalı şekilde kabul etmesine karşın, adalet ve hukuk sistemini eleştirdiği Türkiye’de savcılığın verdiği kararı, kendi lehine olmasından dolayı hukuki bir işlem olarak değerlendirdiğini söyledi.
Maalesef o gece Ali Türkşen gibi hareket eden, Türk subayına, Türk askerine işkence eden çok fazla sayıda şahsı muhterem vatanseverliklerini mermi ile, beylik silahları ile, kaba kuvvet ile ispat etmeye çalıştılar. Bu şekilde kurgusal, daha evvelden ince ayrıntıları ile planlanmış Türk askerine pusu kurmaya dayalı hareketler sadece SAT Komutanlığında yaşanmadı.
Marmaris’te olsun, Sakarya’da olsun, Çengelköy’de olsun, Genelkurmay Başkanlığında ve birçok yerde olsun o gece kurgu, amaç aynı idi. Türk askeri üzerinden yeni kahramanlar yaratılarak, halk Türk askerine düşman edilecekti ve yapılan hukuksuzlar öncelikle bu nefret üzerine kurgulanacaktı. Gerçeği idrak edebilenler ise seslerini çıkaramayacaklardı.
Bazı komutanlarımız bir gecede vatan haini ilan edilirken, bazı komutanlarımız kurgusal şekilde kahramanlaştırıldılar.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin yıllarca emekleri sonunda yetiştirilen personel kişişel kaygılar ve siyasi, politik hedeflerden dolayı bir gecede harcandı.
Ne 15 temmuz gecesinde, ne öncesinde ve ne de sonrasında vatanına bir an bile ihanet içerisinde olmayan silah arkadaşlarıma selam olsun….
Kendi çıkarları için Türk Silahlı Kuvvetleri Üniformasını giyen, arkadaşlarını kendi menfaatleri için aşlarından, yurtlarından eden, suçsuz yere hapse girmelerine sebep olan, silah arkadaşlarına işkence eden ve personelini ne idüğü belirsiz nedenlerle fişleyenlere de …………………….. diyecek birşey bulamıyorum.
Yaptıklarınız size yeter.