ALİ TÜRKŞEN 15 TEMMUZ’DA NEREDEYDİ?

ALİ TÜRKŞEN 15 TEMMUZ’DA NEREDEYDİ?
15 Temmuz olayından sonra en dikkat çekici konulardan birisi eski SAT personeli Ali Türkşen’in SAT Komutanlığına giderek SAT Komutanı Turhan Ecevit’le birlikte 16 Temmuz sabahından itibaren orada bulunan muvazzaf personele yaptığı işkencelerdi. Özellikle 2017 yılının başlarından itibaren bu konu oldukça konuşuldu.
Ali Türkşen’in gündeme gelen bu konudan rahatsız olduğu, yazılarından ve yaptığı paylaşımlardan oldukça belliydi. Türkşen iddialara cevaben ilk olarak Odatv’de “15 Temmuz’da Neredeydim?” başlıklı bir yazı kaleme aldı.(1)
Fakat yazı bir açıdan dikkat çekiciydi. Türkşen’in bu yazıda işkence iddialarına cevap olarak ayırdığı bölüm yalnızca bir paragraf ve kısa bir diyalogdan ibaretti. Yazının geri kalanında ise; bir takım konu dışı değerlendirmeler dışında “15 Temmuz’da nerede bulunduğuna” dair okuyucuyu uzun uzun ikna etmeye çalışıyordu.
Türkşen’in yazdığı yazı bu açıdan değerlendirildiğinde soru işaretleriyle dolu. Düşünün, Türkşen işkence yapmakla suçlanıyor, fakat buna cevaben yazdığı yazıda bu suçlamalara cevap vermek yerine 15 Temmuz’da nerede olduğunu kamuoyuna açıklamaya çalışıyor.
Peki neden? Türkşen 15-16 Temmuz’da gerçekte bulunduğu yerin ortaya çıkmasından tedirgin olduğu için böyle bir davranışta bulunmuş olabilir mi?

KENAN AKIN

15 Temmuz olayından sonra en dikkat çekici konulardan birisi eski SAT personeli Ali Türkşen’in SAT Komutanlığına giderek SAT Komutanı Turhan Ecevit’le birlikte 16 Temmuz sabahından itibaren orada bulunan muvazzaf personele yaptığı işkencelerdi. Özellikle 2017 yılının başlarından itibaren bu konu oldukça konuşuldu. 

Ali Türkşen’in gündeme gelen bu konudan rahatsız olduğu, yazılarından ve yaptığı paylaşımlardan oldukça belliydi. Türkşen iddialara cevaben ilk olarak Odatv’de “15 Temmuz’da Neredeydim?”  başlıklı bir yazı kaleme aldı.(1)

Fakat yazı bir açıdan dikkat çekiciydi. Türkşen’in bu yazıda işkence iddialarına cevap olarak ayırdığı bölüm yalnızca bir paragraf ve kısa bir diyalogdan ibaretti. Yazının geri kalanında ise; bir takım konu dışı değerlendirmeler dışında “15 Temmuz’da nerede bulunduğuna” dair okuyucuyu uzun uzun ikna etmeye çalışıyordu.

Türkşen’in yazdığı yazı bu açıdan değerlendirildiğinde soru işaretleriyle dolu. Düşünün, Türkşen işkence yapmakla suçlanıyor, fakat buna cevaben yazdığı yazıda bu suçlamalara cevap vermek yerine 15 Temmuz’da nerede olduğunu kamuoyuna açıklamaya çalışıyor. 

Peki neden? Türkşen 15-16 Temmuz’da gerçekte bulunduğu yerin ortaya çıkmasından tedirgin olduğu için böyle bir davranışta bulunmuş olabilir mi?

Cevaplara ulaşmak için Ali Türkşen’in 15 Temmuz’da nerede olduğunu kısaca inceleyelim.

Basında yer alan bilgilere göre Ali Türkşen 9 Temmuz-15 Temmuz 2016 tarihleri arasında ailesiyle birlikte Marmaris’te kiraladığı “Celine – Harmony 42” isimli teknede yat turundaydı. Tekneyi kiraladığı şirketin normal programına göre Türkşen’in 16 Temmuz sabahı saat 10:00’da çıkış yapması gerekiyordu. Fakat Türkşen, programı yaklaşık 1 gün önceden bitirdi.(2)

Bu durum Türkşen’in 15 Temmuz’la ilgili önceden yapılmış bir plana göre hareket ettiğini gösteren ilk ipucu.

Olayın daha sonrasını Türkşen’in kendisinden dinleyelim:

15 Temmuz 2016 tarihinden bir hafta önce ailemle Marmaris’te tatildeyken, aynı gün İstanbul’a dönüş yolculuğumuza başladık. Eşimin ve benim ailelerimizin yaşadığı Gölcük’te akşam molası verdiğimiz saatlerde 15 Temmuz kalkışması başladı. Olayın FETÖ’cü bir kalkışma olduğunu anlar anlamaz, emekli olmama karşın aklım ve kalbimin hep birlikte attığı, bir kısmıyla da cezaevlerini paylaştığımız SAT Komutanlığındaki silah arkadaşlarımı aradım. …Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy gibi davalarla yıllarca hapis yatırılan emekli asker mağdurlar bu kez, hayatlarını da hiçe sayarak, gelişine kimseyi ikna edemedikleri bir kalkışmayı durdurma görevini icra edeceklerdi. …Kararımı verdim ve beylik tabancamı yanıma alarak, neyle karşılaşacağımı bilmeden, belki de hayatıma mal olabilecek bir olaya müdahale edebilmek için İstanbul’a doğru yola çıktım. Sabah saatlerine doğru hala İstanbul’a girmeyi başaramasam da bir arkadaşımın yardımıyla Kadıköy’e vardığımda hava neredeyse aydınlanmak üzereydi. Karadan SAT Komutanlığının bulunduğu Beykoz’a gitmek imkânsız olduğundan bir dostumdan aldığım dıştan takma motorlu lastik botla günün ilk ışıklarında İstanbul Boğazı’nı kuzeye doğru denizden kat etmeye başladım. Yüzlerce, belki binlerce kez geçtiğim İstanbul Boğazı ve iki kıyı ilk defa bu kadar boştu. Ne yazık ki Çengelköy’den geçerken silahlı çatışmaların hala devam ettiğini de duydum. SAT Komutanlığına vardığımda hava aydınlanmış, durum da biraz daha ortaya çıkmıştı.

Ali Türkşen 16 Temmuz 2020’de konuyla ilgili yayınladığı videoda başka ayrıntılara ve “itiraflara” da yer veriyor. Videodaki ifadelerin ilgili kısımları şu şekilde:(3)

Oradan (Marmaris’ten) biz saat 10:00’da mı, kaçta çıktıysak, arabayı bir tek ben kullanıyorum, gide gide Gölcük’e vardık. …Sonra, eşimin ablası dedi ki bu şeye benziyor, bir darbe girişimi gibi bir şey bu yani. Ya yok değildir öyle falan dedim. Akşam işte kaç saat sekiz mi, sekiz buçuk mu o tankların çıktığı, bizim meslekten alışkanlık. …açtım telefon. Şu an hala oranın Tuğamiral rütbesinde komutanlığını yapan Turhan Ecevit, benim canım kardeşim, açtım telefonu dedim ki Turhan, nedir durum? Dedi, komutanım, Genelkurmaydan garip bir emir geldi (Sıkıyönetim Direktifinden bahsediyor) ama böyle emir gibi de değil. Böyle bir darbe gibi de ama, değil gibi de. …Dedim Turhan, biz zaten bekliyorduk bunu, bunlar dedim Fetöcüler, işte şimdi düğmeye bastılar. Evet, farkındayım ben de zaten dedi. Zaten dedi, cephaneliği soymuşlar dedi, silahlığı soymuşlar dedi, birlikte dedi…soyup soğana çevirmişler. …Dedim ki Turhan öyle olmaz o iş yani, kalkalım biz gelelim…Saat oldu 21:30 falan herhalde. …benim tek aklımda gideceğim, Anadolu Kavak’ta silah arkadaşlarımın yanında duracağım, o kadar. Aldım arabayı gittim, Gölcük’ü geçtik, İzmit’i geçtik, Gebze’yi geçtik, Kurtköy’ün oralarda kaldım ben. Çünkü emniyet teşkilâtı İstanbul’a giriş çıkışı tutmuş. Ya otobanda olacak iş mi, ters yönde gittik yani, bir sürü duruyor çünkü arabalar. …Kesmişler yolu. Dediler, hani girilmiyor içeriye, geri dönün. Emin ol kaç saat arabanın içerisinde dön dolaş dön dolaş, o anda oradan giriyorum, sahile inmeye çalışıyorum olmuyor, çıkıyoruz tekrar otobana olmuyor, gece saat artık 02:00’mi 03:00’mü bak bütün zaman kaydı artık. En sonunda bir arkadaş aklıma geldi, motosikleti var, açtım telefonu sabahın o saati dedim ki, gözünü seveyim ben Kurtköy Mehmetçik Tesislerine arabayı bırakıyorum, ondan sonra açtım telefon eşime de söyledim, dedim araba burada, gelir alırsınız. …Gele gele en son buraya Orduevine Fenerbahçe’ye sahile geldim, bir tane şişme bot, ondan sonra sabaha karşı saat 06:00 gibi falandı, artık gün de ağardı, şişme botla bütün boğazı, birinci köprünün altından geçerken hala takır takır silah sesleri varken, hatta dedim bota ateş ediyorlar heralde. …değilmiş meğer, Kuleli’nin orada bir takım çatışmalar devam ediyormuş zannediyorum. Taa ben en son Anadolu Kavağı geçtim, SAT Komutanlığının Keçilikteki sahilinden şişme botu bağladım, sabah saat 07:00. Yani, o vakte kadar benim ne bir fonksiyonum oldu, ne bir kimseye ulaşabildim, böyle bir garip durum…”

Öncelikle Türkşen’in ifadelerini ilgili somut verilerle karşılaştırarak ifadelerde yer alan gerçek dışı beyanları ve çelişkili noktaları tespit edelim.

ALİ TÜRKŞEN’İN TURHAN ECEVİT’LE KONUŞTUĞU VE GÖLCÜK’TEN YOLA ÇIKTIĞI SAAT

İlk olarak Türkşen’in SAT Komutanı Turhan Ecevit’le yaptığı konuşmayı inceleyelim.

Ali Türkşen’e göre kendisi köprünün ilk kapatıldığı dakikalarda Turhan Ecevit’le telefonda konuşuyor. Ecevit konuşmada Sıkıyönetim Direktifinden de bahsediyor. Köprünün kapatıldığına dair ilk haberler saat 22:30 civarında televizyonlarda yer almaya başladı.(4) Sıkıyönetim Direktifi ise saat 22:15’te çekildi. Dolayısıyla bu konuşmanın hem köprünün kapatıldığı haberler esnasında, hem de direktif çekildikten sonra gerçekleşmesi için, konuşmanın saat 22:30’dan civarında yapılmış olması gerekir. Saat 23:02’de ise Binali Yıldırım olayı “Kalkışma” olarak adlandırdığına göre konuşma zaten 23:00’dan sonra da yapılmış olamaz.

Turhan Ecevit’in verdiği savcılık ifadesinde yer alan bilgilere göre ise bu konuşmanın saat 00:00’dan önce yapılmış olması mümkün değil. Ali Türkşen konuşmada Ecevit’in Sıkıyönetim Direktifinden ve birliğindeki silah ve cephanelerin soyulduğundan bahsettiğini söylüyor. Ecevit ise Beşiktaş’ta ikamet ettiği evdeyken olayların başladığını öğrendiğini, bir süre sonra buradan birliğe gittiğini, Sıkıyönetim Direktifinden ve birliğindeki hadiseden birliğe giriş yaptığı saat 00:00’dan sonra haberi olduğunu ifade ediyor. Ecevit’in iddianamedeki ifadesinin ilgili kısmı şu şekilde (5):

“15 Temmuz 2016 günü normal mesaimi yaptıktan sonra saat:17:30 sıralarında birlikten ayrıldım ve Beşiktaş Yıldız’da bulunan ikametime gittim. Yaklaşık saat:22:00 sıralarında tam hatırlamamakla birlikte; Özgür KAYA Yüzbaşı veya Ercan KİREÇTEPE Albay beni aradı ve haberlere bakıp bakmadığımı sordular. Ben de bakıyorum diyerek telefonu kapattım. Haberlere baktığımda, köprülerin tek yönlü olarak trafiğe askerler tarafından kapatıldığını gördüm. …Nöbetçi Subayı Tahsin İŞLEKEL’i arayıp, birlikte her şeyin yolunda olup olmadığını sordum. Kendisi bana bir sıkıntının olmadığını söyledi, ben de kendisine birliğe geleceğimi söyleyip telefonu kapattım. Tekrar SAT komutan yardımcısı Ercan KİREÇTEPE Albayı aradım. Birliğe gideceğimi, köprüyü geçemezsem bir şekilde denizden gitmeye çalışacağımı söyleyip fikir alışverişinde bulunduk. …Motoruma atlayarak evimden ayrıldım. …Yoros Kalesine geldiğimde Özgür KAYA Yüzbaşı’yı telefon ile aradım. Anormal bir durum olmadığını söylemesi üzerine Birlik kapısına kadar geldim. Birlik kapısı, birliğe ait bir araç ile bloke edilmişti. Motorumdan indim ve aracın çekilmesi için seslendim. …Daha sonra içeri vardiya tim astsubayı olan Özgür DANIŞAN geldi ve yoldaki aracı çektirdi. Kendisine bir sıkıntı olup olmadığını sordum. Kendisi de herhangi bir sıkıntının olmadığını söyledi. Bu sırada saat 00:00 civarlarıydı (Birliğe giriş yaptığı saat). Sonra makamıma geçtim. Özgür KAYA Yüzbaşı, sözde Genelkurmay Karargahı’ndan gelen sıkıyönetim emrini gösterdi. Listeye baktığımda, bunun muhtemel bir FETÖ darbe girişimi olduğunu anladım (Direktifi ilk defa gördüğü anlaşılıyor). …Daha sonra Ordonat Kısım Amiri Şükrü Cömert’e ambarları ve cephaneliği kontrol etmesini, durumu bana bildirmesini emrettim. Şükrü Cömert tarafından bazı ambarların anahtar yardımı ile, bazılarının ise kırılmak suretiyle açıldığını, bir kısım silah, mühimmat ve malzemenin çalınmış olduğunu söyledi (Birliğindeki durumu ilk defa öğreniyor).” 

Dolayısıyla Ali Türkşen’le Turhan Ecevit arasında saat 22:30 civarında böyle bir görüşmenin yapılmadığı anlaşılıyor, yani Türkşen bu konuda açıkça yalan beyanda bulunmuş. 

Türkşen’in konuşma saati ve içeriğiyle ilgili verdiği bilginin gerçek dışı olmasına karşın, yola çıkmadan önce Turhan Ecevit’le telefon konuşması yaptığına yönelik ifadesi gerçek olabilir. Çünkü bir sonraki gün SAT Komutanlığına gideceğine göre bunun için son koordinasyonu yola çıkmadan kurmuş olması mantıklı. 

Bu telefon konuşmasının gerçek saatine yönelik tek ipucu ise Türkşen’in ifadesindeki  “Akşam işte kaç saat sekiz mi, sekiz buçuk mu o tankların falan çıktığı…” cümlesinin geçtiği kısım. Türkşen’in burada zikrettiği saat sadece bir dil sürçmesi olmayabilir. Türkşen köprünün askerlerce kapatıldığını öğrenince harekete geçtiği senaryosunu oluşturmaya çalışırken yanlışlıkla konuşmanın gerçek saatini ağzından kaçırmış gibi görünüyor. Üstelik yola çıktığı saati de buna uygun olarak 21:30 şeklinde ifade ediyor. O halde Türkşen’in telefon konuşmasını yaptığı gerçek saat 20:00-20:30 civarı, yola çıktığı saat ise açıkça ifade ettiği gibi 21:30 civarı olmalı.

Peki Ali Türkşen neden Turhan Ecevit’le konuşmasına dair gerçek dışı bilgi vermiş olabilir. 

Türkşen bu ifadeyle SAT Komutanlığına gitmesinin anlık gelişen bir olay olduğunu ve birliğin yasal komutanının talebi üzerine komutanlığa gittiğine bizi inandırmaya çalışıyor. Asıl vermek istediği mesaj da ifadesinin sonundaki “Yani, o vakte kadar benim ne bir fonksiyonum oldu, ne bir kimseye ulaşabildim” cümlesinde saklı. Türkşen’in ifadesi gerçek dışı olduğuna göre, bizi inandırmaya çalıştığı hususların da tam tersi geçerli demektir. Yani Türkşen’in o gece İstanbul’a gitmesi anlık gelişen bir olay değil, tamamen önceden planlanmış bir olay ve o gece sabaha kadar birçok fonksiyonu yerine getirdi.

ALİ TÜRKŞEN’İN KADIKÖY’DEN SAT KOMUTANLIĞINA BOTLA GEÇTİĞİ İDDİASI

Türkşen’in SAT Komutanlığına denizden lastik botla intikal ettiği ifadesinin aksini gösteren somut bir veri olduğu söylenemez. Fakat Türkşen’in ifadesindeki bazı çelişkili noktalar olayın tam olarak anlatıldığı gibi olmadığını gösteriyor.

Türkşen’in ifadesine göre Kadıköy’e vardığında hava neredeyse aydınlanmak üzereydi. Karadan SAT Komutanlığının bulunduğu Beykoz’a gitmek imkânsız olduğundan bir dostundan aldığı lastik botla günün ilk ışıklarında (videosundaki ifadesine göre 06:00 civarında) İstanbul Boğazı’nı kuzeye doğru denizden kat etmeye başladı. Çengelköy’den geçerken silahlı çatışmaların hala devam ettiğini de duydu. Saat 07:00’da SAT Komutanlığına ulaştı. Binbaşı Tahsin İşlekel’in ifadelerinden de Türkşen’in saat 07:00 civarında SAT Komutanlığında bulunduğunu zaten biliyoruz.(6)

Buna göre Türkşen’in saat 06:00-07:00 arasındaki 1 saatlik zaman içinde SAT Komutanlığına intikal etmiş olması gerekir. Fenerbahçe Ordueviyle SAT Komutanlığının bulunduğu mevki arası denizden yaklaşık 32 km.lik (17 deniz mili) bir mesafe. Bu mesafeyi yaklaşık 1 saat içinde alması için kullandığı botun 15-18 kts. sürat yapabilmesi gerekir, ki bu sürat düz tabanlı lastik bir şişme bot için oldukça yüksek bir sürat. Buna göre ihtiyaç duyulan güç-performans oranı hesaba katıldığında Türkşen ya en az 15-20 hp gücünde motoru bulunan 5-6 kişilik bir lastik botla, ya da SAT Komutanlığından gönderilen yüksek süratli bir botla intikal etmiş olabilir. O saatte konfordan ziyade harekât süratine yakın bir hızla intikal için dizayn edilmiş böyle bir botu Türkşen’in emekli arkadaşlarından dahi bulması oldukça zor. Turhan Ecevit’in o gece Dz.K.K. Bülent Bostanoğlu’nu da lastik botla intikal ettirme çabası(7) göz önüne alındığında, Türkşen’e bu botu gönderen kişinin Ecevit olması çok yüksek ihtimal. 

Bununla birlikte Türkşen’in kullandığı botla 15-18 kts. sürat yapması gerektiği tespit edilmişti. Bu süratle giderken motorun sesi oldukça yüksek olacağı için, Türkşen’in Çengelköy’deki çatışmaları duymuş olması da çok mümkün değil. 

Türkşen Kadıköy’den 06:00 civarında botla yola çıktığına göre Çengelköy civarında bulunması 06:20 civarına denk gelir. Çengelköy’deki olaylar saat 05:48’de çok sayıda PÖH’ün bölgeye ulaşmasıyla son bulmuştu.(8)(9) Bu nedenle Türkşen’in Çengelköy önlerinde çatışma seslerini duyduğu ifadesi zaman açısından da gerçekçi değil.

Bu noktada ortaya çıkan soru şu: Türkşen ifadesinde neden dikkatleri Çengelköy’e çekiyor? Bu durum Çengelköy’de bulunmadığının altını çizme gayreti olabilir mi?

Çengelköy’deki durumla ilgili bilgi alabildiği “çatışmaların hala devam ettiğini duydum” şeklindeki ifadesinden anlaşılan Türkşen’in saat 06:00’dan önce olaylar son bulmasına rağmen neden botla intikal etmeyi tercih ettiği hususu da ayrıca izaha muhtaç. 

Bu noktada ortaya çıkan bir diğer soru da şu: Türkşen Çengelköy’deki çatışmalara dair ön bilgiyi kimden aldı? Çengelköy’de yolun kapalı olduğu tarzında kesin bilgileri kimden öğrendi? Bu ayrıntıları ancak olay yerindeki birinden öğrenebilir.

Olayla ilgili bütün bu çelişkiler Türkşen’in botla intikaliyle ilgili şüpheli bir durum olduğunu gösteriyor. Bu yüzden yazının devamını okurken bu soruların akılda tutulmasında fayda var.

ALİ TÜRŞEN’İN SENARYOSUNDAKİ 8,5 SAATLİK BOŞLUK

Buraya kadar ulaşılan tespitlere göre Ali Türkşen Gölcük’ten 21:30 civarında yola çıktı ve Kadıköy’den saat 06:00 civarında bota bindi. Buna göre Türkşen 15 Temmuz’da yaklaşık 8,5 saat boyunca Gölcük’ten Kadıköy’e gitmeye çalıştığını iddia etmiş oluyor. 

Bu iddianın gerçekliği oldukça şüpheli. Çünkü Ali Türkşen’in Gölcük’ten Kadıköy’e intikalinin bu kadar uzun sürmüş olması mümkün değil. 

Öncelikle Gölcük’le Kadıköy arası araba ile ortalama 1-1,5 saat kadarlık bir mesafe. Türkşen’in ifadelerine göre Gölcük-İzmit-Gebze-Orhanlı-Sultanbeyli-Kadıköy istikametini kullanmaya çalıştığı anlaşılıyor. 

O gece saat 23:30 civarında Yalovadaki kamplarından otobüslerle çıkartılan Hava Harp Okulu öğrencileri, yolları polisler ve sonrasında önceden organize edilmiş kalabalıklar tarafından defalarca kesilmesine rağmen aynı istikameti kullanarak saat 02:00 civarında, yani yaklaşık 2-2,5 saat içinde Boğaziçi Köprüsüne ulaştılar.(10) O istikametteki olayların en yoğun olduğu saatlerde, olayların tam ortasında yer alan Harbiyeliler dahi 2-2,5 saatte köprüye vardığına göre, Ali Türkşen’in 8,5 saat boyunca Kadıköy’e varamadığı iddiasının gerçek dışı olduğu açıkça anlaşılıyor.

Peki, Ali Türkşen 15 Temmuz gecesi 21:30-06:00 arasını yolda geçirmiş olamayacağına göre gerçekte nerede ne yapıyordu? Yoksa bu 8,5 saat boyunca 15 Temmuz’daki olaylarda kendisine verilen bir görevi mi yerine getiriyordu?

Ali Türkşen’in eski bir SAT komandosu olarak uzmanlık alanını göz önüne aldığımızda, bu soruların cevabını bulmak için o gece Türkşen’in yolu üzerinde gerçekleşen saldırıları incelemek yardımcı olabilir. Türkşen’in intikal ettiği yol üzerinde bulunduğu zaman içinde en az dört farklı noktada kimliği belirsiz kişilerce sivil halka keskin nişancı saldırıları ve diğer silahlı saldırılar gerçekleştirildi.

Bunlardan ilki Orhanlı Gişelerindeki saldırılar. O gece Orhanlı Gişeleri civarındaki maktullerin tamamı (Erdem Diker, İhsan Yıldız, Mustafa Direkli, Ozan Özen, Vahit Kaşçıoğlu, Yalçın Aran) iddianamede yer alan bilgilere göre tek bir kurşunla, yani keskin nişancı atışıyla şehit edildi. İddianamede savcılar tarafından bu mermi çekirdeklerinin bulunamadığı ifade edilerek gerçek faillerin ortaya çıkması en baştan engellendi.(11) Aşağıdaki örnekte maktullerden İhsan Yıldız’a yönelik iddianamedeki kısım görülüyor.

Diğer bir olay ise Sultanbeyli’de yaşandı. İddianameye göre Sultanbeyli’de yaralanan Dursun Yazıcı ve Kemal Karavuş gibi isimlerin hangi silahla ve kim yaralandığı tespit edilemedi. Faillerin askerler olmadığı açıkça belli olmasına rağmen bu saldırıların suçu yargılanan askerlerin üzerine atıldı.(12) Aşağıdaki görselde iddianamedeki ilgili kısım görülüyor.

Benzer şekilde, Boğaziçi Köprüsünde birçok tanık tarafından paramiliterler ve keskin nişancılar tarafından sivil halk üzerine ateş açıldığı ifade edildi.(13) Özellikle Nihal Olçok, eşi ve çocuğunun keskin nişancı atışıyla vurulduğunu bildiğini çok net şekilde ifade etti.(14)

Çengelköy’de şah damarından vurularak şehit olan Osman Yılmaz’ın eşi Şule Yılmaz, kendisiyle yapılan röportajda Çengelköy’deki bütün maktüllerin, tıpkı Orhanlı Gişelerinde olduğu gibi, keskin nişancı atışıyla vurulduğunun anlaşıldığını açıkça ifade etti.(15) Tanık ifadeleri ve deliller aksini göstermesine rağmen bu suçlar o bölgede olaylara karıştırılmış olan masum askerlerin üzerine atılarak yine gerçek failler savcılar tarafından gizlendi.

Ali Türkşen’in o geceki intikal rotası üzerinde sivil halka farklı noktalarda aynı yöntemle keskin nişancı saldırıları gerçekleştirilmiş olması yalnızca bir tesadüf müdür? Yoksa Ali Türkşen o gece yolda geçirdiğini iddia ettiği 8,5 saat boyunca aslında bu keskin nişancı saldırılarıyla ilgili bir görevde mi bulundu?

 Türkşen, 15 Temmuz’da Ergenekon ve Balyoz sanıklarına çeşitli görevler verildiğini bizzat kendisi ifade etmişti. Kendisi eski bir SAT komandosu olarak keskin nişancı görevi yapma kabiliyetine sahip bir isim. O halde eğer kendisine o gece bir görev verildiyse, bu görevin mantıken keskin nişancılıkla ya da silahlı operasyonla bir ilgisi olması gerekir. 

Ali Türkşen’in o gece bahse konu saldırıların gerçekleştiği bölgelerde bulunmuş olması ve 8,5 saatlik süre içinde nerede bulunduğuna dair mantıklı bir açıklama getirememesi, Türkşen’in keskin nişancı saldırılarında görev almış olabileceği yönünde ciddi bir şüphe doğuruyor. 

ALİ TÜRKŞEN 8,5 SAATLİK SÜRE İÇİNDE HANGİ OLAYLARDA YER ALMIŞ OLABİLİR?

Öncelikle, Türkşen Gölcük’ten ister saat 21:30 civarında, isterse olayların başladığı 22:30 civarında yola çıkmış olsun, sabaha kadar İstanbul girişine ulaşmasını engelleyecek bir tıkanıklık o gece mevcut değildi. Böyle bir tıkanıklık mevcut olsaydı o gece yarısı Türkşen’den yaklaşık 2 saat sonra Yalova’daki kamplarından yola çıkan Harbiyeli öğrenciler İstanbul’a 2,5 saatte intikal edemezlerdi. 

Türkşen videoda yer alan ifadesinde saat 21:30’da yola çıktıktan sonra Kurtköy civarına kadar sorunsuz gittiğini, burada arabasıyla sabah 03:00 civarına kadar dolandığını belirtiyor. Bu saatten sonra Tuzla Mehmetçik Tesisleri önüne arabasını bırakıp motosikleti olan bir arkadaşıyla İstanbul’a devam ettiğini söylüyor. 

Gölcük’le Kurtköy arası yaklaşık 1 saat 15 dakikalık bir mesafe olduğuna göre, Türkşen’in saat 22:45-03:00 arasındaki süre boyunca Mehmetçik Vakfı-Orhanlı Gişeleri civarında faaliyet gösterdiği anlaşılıyor. 

Bu bölgede yaşananları kısaca hatırlatmak gerekirse, Hava Harp Okulu öğrencileri terör ihbarına bağlı olarak saat 23:30 civarından itibaren Yalova’daki kamplarından İstanbul’a otobüsle intikale geçmişlerdi. Öğrenciler henüz yola çıkmamışken, saat 23:00 civarında polis Tuzla’da öğrencilerin geçiş için kullanacağı yolu kapatmıştı. Türkşen’in bahsettiği yolun kapatılması hadisesinin bu olduğu açık. Türkşen bu nokta civarında yolun ters şeridine geçtiğini ifade ediyor. 

Yolun kapatılmasının hemen ardından ise; saat 23:00 civarında (Harbiyeliler henüz yola çıkmamışken) Mehmetçik Vakfı önlerinde yolu kesilmiş olan sivil halka ve polislere kimliği belirsiz kişiler tarafından ateş açılmıştı.(16) Harbiyelilerin bulunduğu otobüslerden birinin ulaştığı Orhanlı Gişelerinde ise “keskin nişancı” atışlarıyla birçok vatandaş şehit edildi. Bu bölgeye oldukça yakın olan Sultanbeyli’de de polislere ve sivil halka kimliği belirsiz kişilerce ateş açıldı (yazının önceki kısmında ilgili tanık ifadeleri verilmişti). 

Ali Türkşen’in ifadesinde 22:45-03:00 arasında, sabaha kadar bulunduğunu belirtiği bölge işte tam olarak bu bölge. 

Türkşen’in ifadesinin devamında geçen Çengelköy’deki olaylar, Orhanlı Gişelerinde olduğu gibi öğrencilerle (Kuleli Askeri Lisesi öğrencileri) ilgiliydi. Bu da bahse konu iki olayın kurgulanması açısından ortak bir noktası olduğu anlamına geliyor.

Türkşen’in ifadesinin devamında Çengelköy’le arasına keskin bir çizgi çekmesi ise dikkat çekici. Türkşen’e göre Kadıköy’den botla intikal ettiği için o gece Çengelköy’de asla bulunmamıştı. Dolayısıyla bu noktadaki keskin nişancı saldırılarıyla da bir ilgisinin olması mümkün değildi.

Fakat Türkşen’in o gece botla intikal ettiğini ispatlayan herhangi somut bir kanıtı yok. Saat 06:00 civarında Çengelköy’deki durum son bulduktan sonra motosikletli arkadaşıyla karadan intikale devam etmiş olması da oldukça mümkün. Üstelik Çengelköy önlerinden saat 06:20 civarında botla geçerken çoktan tamamlanmış olan çatışmaları duyduğunu ifade etmesi “Ben o gece Çengelköy’de hiç bulunmadım” mesajının altını çizme çabası gibi görünüyor. Türkşen’in senaryosunu anlatırken bütün bu Çengelköy’de bulunmadığını ispatlama çabası, o gece Türkşen’in (ya da arkadaşlarının) Orhanlı Gişesi’nden sonra Çengelköy’de görev almış olma şüphesini ortaya çıkartıyor.

Benzer şekilde videodaki ifadesine göre Türkşen saat 03:00 civarında Mehmetçik Tesislerine arabasını bırakarak motosikletli arkadaşıyla yola çıkarak Fenerbahçe Orduevine intikal etti. Bu aradaki mesafe araçla yaklaşık 1 saatlik bir mesafe. Bu da Türkşen’in senaryosunun bu kısmında yaklaşık 2 saatlik bir boşluk bırakıyor. Bu süre içinde Türkşen rahatça Orhanlı Gişelerinden 40 dakikalık mesafede bulunan Çengelköy’e gitmiş ve orada da faaliyet göstermiş olabilir. Daha sonra Fenerbahçe Orduevine geçerek botla intikal etmiş olabilir.

SONUÇ

Ali Türkşen’in ifadelerinin eldeki somut verilerle kıyaslanarak incelenmesi sonucunda aşağıdaki kesin çıkarımlara ulaşılmıştır:

* Türkşen’in Turhan Ecevit’le görüşme saati ve içeriğine yönelik beyanı gerçek dışı.

* Ali Türkşen’in 15 Temmuz gecesi yaklaşık 8,5 saat boyunca yolda olduğuna dair beyanı gerçek dışı.

* Türkşen’in 15 Temmuz’da önceden yapılan bir plana göre hareket ettiği kesin bir gerçek.

* Türkşen’in, polis ve sivil halka Orhanlı Gişeleri ve Tuzla Mehmetçik Vakfı civarında yapılan keskin nişancı saldırıları sırasında (22:45-03:00 arası) tam olarak bu bölgede bulunduğu kesin bir gerçek. (Bu saldırıların suçu saldırıların başladığı saatte henüz yola çıkmamış olan Hava Harp Okulu öğrencilerinin üzerine atılmaya çalışılıyor).

* Türkşen’in Orhanlı Gişeleri ve Tuzla Mehmetçik Vakfındaki faaliyetlerinin bir kısmına yönelik mobese kayıtlarının bulunduğu kesin bir gerçek.

* Türkşen’in kamuoyuna anlattığı senaryonun bir kısmı o gece Çengelköy’de “bulunmadığı” algısı oluşturacak şekilde dizayn edilmiş.

* Türkşen’in Çengelköy’deki çatışmalar ve yolun kapalı olduğuna dair “olay yerinden” bilgi aldığı, dolayısıyla olay yerinde kendisi değilse, arkadaşlarının bulunduğu kesin bir gerçek.

* 16 Temmuz sabahı Türkşen’le birlikte SAT Komutanlığında bulunan Binbaşı Erme Onat ve Bülent Kuru’nun aynı plan çerçevesinde hareket ettiği kesin bir gerçek.

Yapılan analiz sonucunda aşağıdaki muhtemel çıkarımlara ulaşılmıştır:

* Ali Türkşen’e Kadıköy’de bot tedarik eden kişi muhtemelen SAT Komutanı Turhan Ecevit.

* Türkşen muhtemelen bu botta yalnız değildi. SAT Komutanığında birlikte bulunduğu Erme Onat ve Bülent Kuru ya da Çengelköy’de görev alan birileri de onunla birlikteydi.

* Türkşen’e Çengelköy’deki durumu bildirenler muhtemelen yine Erme Onat ve Bülent Kuru’ydu.

Elde edilen ipuçları birleştirildiğinde aradaki boşlukları doldurabilen senaryolardan birisi şu olabilir:

Ali Türkşen 15 Temmuz’da Tuzla Mehmetçik Vakfı ve Orhanlı Gişelerindeki önceden planlı görevini yerine getirmek için Marmaris’teki tatilini o sabah saat 10:00’da keserek Gölcük’e intikal etti. Saat 17:00 civarında Gölcük’te ablasının evinde verdiği moladan sonra saat 20:30 gibi Turhan Ecevit’le telefonda son koordinasyonları yaparak saat 21:30’da yola çıktı. 

Saat 22:45 civarında Orhanlı Gişelerinde ve Tuzla Mehmetçik Vakfı bölgesine ulaştı ve bir arkadaşıyla buluştu. İkisi bu bölgede sabah saatlerine kadar kendilerine verilmiş olan görevi (keskin nişancı atışları) yerine getirdi. 

Bu esnada Erme Onat ve/veya Bülent Kuru’da Çengelköy’de kendilerine verilen benzer görevleri yerine getiriyordu. Ali Türkşen Orhanlı Gişelerindeki görevinin bittiğine kanaat getirdikten sonra saat 03:00 civarında arkadaşıyla birlikte motosikletle Kadıköy’e intikale geçti. Yolda Çengelköy’deki çatışmalar ve yolun kapalı olduğuna dair Erme Onat veya Bülent Kuru Ali Türkşen’e bilgi verdi. 

Saat 06:00 civarında Kadıköy’de Erme Onat ve Bülent Kuru’yla buluştular ve Turhan Ecevit’in buraya gönderdiği botla SAT Komutanlığına intikal ettiler. Saat 07:00 civarında komutanlığa ulaştılar ve sonrasında Tahsin İşlekel’in anlattığı işkence hadiseleri gerçekleşti.

Bu tespitlerden ortaya çıkan şüphelerin giderilmesi için Ali Türkşen’in matıki olarak açıklayamadığı 8,5 saatlik sürede hangi faaliyetlerde bulunduğunun üzerine gidilmesi gerekir. Bunun için aşağıdaki soruların cevabının araştırılması elzem görünüyor:

* 15 Temmuz gecesinde İstanbul’da gerçekleşen bütün keskin nişancı saldırılarının Ali Türkşen’in yolu üzerine meydana gelmesi bir tesadüf mü?

* Ali Türkşen’in 15 Temmuz gecesi “sabah saatlerine kadar” polis ve sivil halka keskin nişancı saldırılarının gerçekleştirildiği Orhanlı Gişeleri civarında bulunmuş olması bir tesadüf mü?

* Ali Türkşen’in İstanbul girişinde buluştuğu arkadaşı kimdi? Tam olarak nerede buluştular? Orhanlı Gişeleri civarında sabah saatlerine kadar neyle meşgul oldular?

* Türkşen’in Kadıköy’den lastik botla intikalini sağlayan dostu kimdi? Bu botu nasıl tedarik etti?

* Türkşen’in Fenerbahçe Orduevinden lastik bota keskin nişancı saldırılarının yaşandığı Çengelköy’deki olayların sona ermesinden kısa bir süre sonra binmiş olması bir tesadüf mü? Yoksa Çengelköy’de görevini bitirerek SAT Komutanlığına intikale geçen arkadaşlarına mı katıldı?

* Türkşen’in SAT Komutanlığına emekli Binbaşı Erme Onat ve Bülent Kuru’yla aynı saatte ulaşmış olması yalnızca bir tesadüf mü? Yoksa lastik botta birlikteler miydi?

* Türkşen ve beraberindekiler saat 07:00’da SAT Komutanlığında olacak şekilde plan mı yaptılar, yoksa Binbaşı Erme Onat ve Bülent Kuru’nun Çengelköy’deki görevleri PÖH’lerin bölgeye gelmesiyle 05:48 civarında tamamlandığı için mi bu saatte SAT Komutanlığında oldular?

* Türkşen ve diğer arkadaşlarının 15-16 Temmuz gününe ait HTS ve mobese kayıtları kendilerinin masum olduğunu mu yoksa polis ve sivil halka saldırılarda görev yaptıklarını mı gösteriyor?

* Ve son olarak; o akşam bir kısım muvazzaf SAT personeline de İstanbul dışındaki bir bölgede bu emekli SAT personeline verilen göreve benzer bir görev verildi mi?

KAYNAKLAR:

  1. Ali Türkşen, 15 Temmuz’da Neredeydim?, https://odatv4.com/yazar/ali-turksen/15-temmuzda-neredeydim-0511171200.html
  2. Ali Türkşen 15 Temmuz sabahı mavi yolculuğunu neden erken bitirdi?,  https://www.durushaber.com.tr/yasam/ali-turksen-15-temmuz-sabahi-mavi-yolculugunu-neden-erken-bitirdi-h11064.html, 7 Kasım 2017.
  3. Ali Türkşen, 15 Temmuz Dosyası 2. Bölüm: ”O Gece”, https://www.youtube.com/watch?v=CpISRJISXu0
  4. Akıncı İddianamesi, s.256.
  5. SAT Komutanlığı İddianamesi, s.278.
  6. Ali Türkşen 15 Temmuz sabahı mavi yolculuğunu neden erken bitirdi?,  https://www.durushaber.com.tr/yasam/ali-turksen-15-temmuz-sabahi-mavi-yolculugunu-neden-erken-bitirdi-h11064.html, 7 Kasım 2017.
  7. Bülent Bostanoğlu darbe gecesi 9 saat dolaşmış, 140 telefon görüşmesi yapmış, https://www.hurriyet.com.tr/gundem/bulent-bostanoglu-darbe-gecesi-9-saat-dolasmis-140-telefon-gorusmesi-yapmis-40195070, 15.08.2016.
  8. ”15 TEMMUZ GECESİ, ÇENGELKÖY SABAHA KADAR FETÖCÜ DARBECİLERE DİRENDİ”, https://www.youtube.com/watch?v=uWLC7TSH96o, Tanık İfadesi, 04:02.
  9. İşte 15 Temmuz hain darbe girişiminde yaşananlar, https://www.sabah.com.tr/galeri/turkiye/iste-15-temmuz-hain-darbe-girisiminde-yasananlar, 15.07.2019.
  10.  Köprüde linç edilen Hava Harp Okulu öğrencisinin abisi: Aşırı darp etmişler kardeşimi, linç etmişler köprüde, https://haber.sol.org.tr/toplum/koprude-linc-edilen-hava-harp-okulu-ogrencisinin-abisi-asiri-darp-etmisler-kardesimi-linc
  11. Sultanbeyli/Orhanlı İddianamesi, s.440’tan itibaren keskin nişancı atışlarını kanıtlayan bulgular.
  12.  Sultanbeyli/Orhanlı İddianamesi, s.298.
  13. ’15 Temmuz’da köprüde halka ateş açanlar asker değildi’ Tanık İfadeleri, https://www.youtube.com/watch?v=z0SMyTFFQSQ, 6 Ağustos 2019.
  14. Nihal Olçok: “Ben Perdemi Başka Türlü Kapattım, Karacaahmet 54. Pafta”, https://www.milliyet.com.tr/yerel-haberler/isparta/nihal-olcok-ben-perdemi-baska-turlu-kapattim-karacaahmet-54-pafta-12045966, 16.05.2017.
  15. ‘Şehit olacağımı biliyorum’, https://www.milliyet.com.tr/gundem/sehit-olacagimi-biliyorum-2335100, 28.10.2016.
  16. Sultanbeyli/Orhanlı İddianamesi Müşteki Aydoğan Onmaz’ın ifadesi.

KENAN AKIN

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *