15 Temmuz’da TSK’nın İstismar Edilen Kritik Hassasiyetleri

Daha önce yayınlanan “15 Temmuz’da TSK Nasıl Tuzağa Çekildi: Hulusi Akar’ın İtaat Deneyi” başlıklı çalışmada 15 Temmuz öncesinde TSK üzerinde yapılan davranışsal çalışmaların bulgularına ve Akar’ın verdiği deneysel emre değinilmişti. Buna göre TSK’nın temel davranışsal normlarının Güven ve İtaat olduğu, temel değerlerinin ise Güven ve Adalet değerleri olduğu ortaya konulmuştu.
Harekât planlarının oluşturulmasında bu hususlar şu açıdan önemli: Plana konu olan herhangi bir grup ya da toplumun davranışsal normları ve temel değerlerini doğru şekilde tespit ederseniz, bu topluluğu istediğiniz gibi yönlendirirsiniz.
Ülkelerin silahlı kuvvetlerinin bu tür özelliklerinin bilinmesi, bütün bir harbin kaderini kesin olarak etkileyebilecek bir durumdur. Bu yüzden gerginlik ve harp zamanında silahlı kuvvetlerin moral durumunun ne olduğu bilgisi dahi Gizli/Çok Gizli bilgi olarak sınıflandırılır.
Harekât planlarının hazırlanmasında bu bilgiler hedef aktör üzerindeki ETKİLERİN planlanmasında temel alınır. Görülen o ki; 15 Temmuz kumpasının harekât planında da bu durum farklı değil.

KENAN AKIN

Daha önce yayınlanan “15 Temmuz’da TSK Nasıl Tuzağa Çekildi: Hulusi Akar’ın İtaat Deneyi” başlıklı çalışmada 15 Temmuz öncesinde TSK üzerinde yapılan davranışsal çalışmaların bulgularına ve Akar’ın verdiği deneysel emre değinilmişti. Buna göre TSK’nın temel davranışsal normlarının Güven ve İtaat olduğu, temel değerlerinin ise Güven ve Adalet değerleri olduğu ortaya konulmuştu. 

Harekât planlarının oluşturulmasında bu hususlar şu açıdan önemli: Plana konu olan herhangi bir grup ya da toplumun davranışsal normları ve temel değerlerini doğru şekilde tespit ederseniz, bu topluluğu istediğiniz gibi yönlendirirsiniz

Ülkelerin silahlı kuvvetlerinin bu tür özelliklerinin bilinmesi, bütün bir harbin kaderini kesin olarak etkileyebilecek bir durumdur. Bu yüzden gerginlik ve harp zamanında silahlı kuvvetlerin moral durumunun ne olduğu bilgisi dahi Gizli/Çok Gizli bilgi olarak sınıflandırılır. 

Harekât planlarının hazırlanmasında bu bilgiler hedef aktör üzerindeki ETKİLERİN planlanmasında temel alınır. Görülen o ki; 15 Temmuz kumpasının harekât planında da bu durum farklı değil.

15 Temmuz kumpasının temel hedefi TSK’ya yapılacak operasyonlara gerekçe ve toplum desteği üretmek üzere Sivil-Asker ve Polis-Asker çatışmaları oluşturulmasıydı. Bunun için askerler, kalabalık sivil halkla karşı karşıya kalacağı (köprüler, havaalanı, Taksim meydanı, Genelkurmay gibi) önceden hazırlanmış çatışma noktalarına sevk edildi. 

TSK personelinin çatışmaya sokulması için yalnızca Sivil Halkla ve Polisle karşı karşıya getirilerek provoke edilmesi yeterli değildi. Çünkü TSK’nın en temel değerinin Adalet olması, bu değerin askerleri böyle bir çatışmaya girmekten alıkoyacağı anlamına geliyordu. 

Diğer deyişle, korkakça Sivillerin arkasına saklanarak TSK personeline saldıran Teröristlere karşı, arada masum sivillerin de bulunması nedeniyle TSK’nın mukabele etmeyeceği öngörülebilir bir durumdu.

Buna bağlı olarak halka ve askerlere önceden görevlendirilmiş bu kimliği belirsiz teröristlerce silahlı saldırılar planlanarak çatışmalar tetiklenmeye çalışıldı. Fakat buna rağmen planlayıcıların çatışmaları tetiklemede başarılı olduğu söylenemez. 

Şimdi kumpasın nasıl işletildiğini TSK’nın iç işleyiş mekanizmasını temel alan birkaç somut örnek üzerinden inceleyelim.

1. ŞİFAHİ EMİRLER USULÜNÜN İSTİSMARI: MARMARİS ÖRNEĞİ

Dava sürecindeki ifadelerden anlaşıldığına göre Sönmezateş’e Zekai Aksakallı üzerinden ve Semih Terzi aracılığıyla Akar’ın emri şifahi olarak iletildi. Sönmezateş bu emir doğrultusunda bir ekip toplayarak Marmaris’e gitti. Son ana kadar emirlerde birçok değişiklik oldu ve emre göre gerçek ekibin (SAT’ların) gönderilmemesi gibi birçok şüpheli durum meydana geldi. Fakat bütün bunlara rağmen Sönmezateş iletilen şifahi emrin Akar’dan gelen gerçek bir emir olduğunu düşündü ve ne olursa olsun yerine getirmeye çalıştı. 

Bu durum Sönmezateş’in Akar ve Aksakallı’ya olan derin güven duygusunun bir sonucu.

O gün Zekai Aksakallı’nın emriyle Ömer Halisdemir tarafından gerçekleştirilen “SUİKASTLE” Semih Terzi’nin “kendi birliğinde sırtından vurularak” şehit edilmesi, Sönmezateş’in ifadelerini doğruluyor. 

Dava sürecinde Semih Terzi’yle birlikte Özel Kuvvetler Komutanlığına intikal eden ekibin dahi Zekai Aksakallı’yla irtibat içinde olduğu ortaya çıkmıştı. Bu ekibe 15 Temmuz ve sonrasında uzun süre birliği koruma görevi dahi verildi. Dolayısıyla eğer darbe iddiaları doğru olsaydı, Semih Terzi rahatlıkla alıkonularak sorgulanabilirdi. Bunun yerine Terzi’nin öldürülmesi için Zekai Aksakallı’nın ciddi bir korkusunun olması gerekir. Dolayısıyla Aksakallı’nın Semih Terzi’yi öldürtmesinin, kendisinin ve Hulusi Akar’ın kumpastaki payının ortaya çıkmasını engelleme çabası olduğundan başka mantıki bir izahı mevcut değil. 

Bu olayda Sönmezateş’in üstlerine olan Güven ve İtaat duygusunun istismar edildiği net olarak görülüyor. Yönlendirme için araç olarak ise sözle aktarılan emir kullanıldığı anlaşılıyor. Emri aktaran Semih Terzi’nin ortadan kaldırılması suretiyle olayın Zekai Aksakallı ve Hulusi Akar’la bağlantısı ortadan kaldırılarak kusursuz cinayet kurgusu tamamlanmış oluyor.

Sönmezateş’in yaşadığı bu durum tabi ki bir tesadüf değil. Olayda “Hibrid Harekâtların” temelini oluşturan “Belirsizlik” unsurunun bilinçli ve maksatlı olarak kullanıldığı oldukça net.

İlaveten, 15 Temmuz’da siyasilere yönelik olarak nitelendirilebilecek tek olay Marmaris olayı. Bu tek olayın da kumpas olduğunun ortaya çıkması, bütün 15 Temmuz’un bir kumpas harekâtı olduğunu şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya koyuyor.

Kısaca toparlarsak, kumpasın Marmaris ayağında TSK’nın dışarıya karşı güçlü (kritik kabiliyeti), içeriden yapılacak manipülasyonlara karşı ise zayıf noktası olan GÜVEN ve İTAAT özelliklerinin Hulusi Akar ve Zekai Aksakallı tarafından BELİRSİZLİK oluşturmak suretiyle istismar edildiği anlaşılıyor.

2. MESAJ EMİRLERİ İŞLEYİŞİNİN İSTİSMARI: ASKERİ BİRLİKLERİN MESAJLA SUNİ ÇATIŞMA NOKTALARINA ÇEKİLMESİ

TSK’da birlikler acil harekât ihtiyaçlarında görev içeriği verilmeden harekât öncesi konuşlanma maksadıyla çekilen mesajlarla intikal ettirilir. Bu uygulama dünyanın geri kalanında da ufak farklılıklar dışında benzer şekilde işler. 15 Temmuz’da TSK’nın bu sistemsel özelliği de askerlerin tuzağa çekilmesinde istismar edilen hususlardan.

Saat 21:30’da TSK’nın bir çok muharip birliğine çekilen “Hazırlık İkazı ve Birlik İntikali” mesajı aracılığıyla Türkiye genelinde birçok birlik önceden tuzak hazırlanmış bölgelere çekildi. Bu bölgelerde provokatörler ve kimliği belirsiz silahlı saldırganlar kullanılarak Sivil-Asker ve Polis-Asker çatışması oluşturulmaya çalışıldı. 

15 Temmuz kumpasının temel hedefi TSK’ya yapılacak operasyonlara gerekçe üretmek üzere bu çatışmaların oluşturulmasıydı.

https://c10.patreonusercontent.com/3/eyJwIjoxfQ%3D%3D/patreon-media/p/post/35946215/5e69495ea141447888f21299910f1e0c/1.png?token-time=1596108175&token-hash=_kcy7KueGNIleeaaROT-idTak5Cp6bjje7phnwv-q0E%3D

Bunun en belirgin örneklerinden birisi Şırnak’ta yaşandı. Ortaya çıkan bilgilerden anlaşıldığına göre mesaj emriyle intikale geçirilen Çakırsöğüt Jandarma Komando Tugay Komutanlığı personelinin Polis tarafından önü kesildi ve askerler kışkırtılarak Polis-Asker çatışması oluşturulmaya çalışıldı. Fakat Tugay Komutanının sağduyulu yaklaşımı sayesinde kurgulanan kumpas gerçekleşmemiş oldu. Olayın gerçekleşmesinde Şırnak Valisinin ve 2.Ordu Komutanı Metin Temel’in aktif rolü olduğu ortaya çıktı.(3)

Diğer bir örnek de Ankara’da 28.Mekanize Tugay Komutanlığı’nın Genelkurmaya sevk edilmesi. Bu olayda Tugaydaki tank ve zırhlılar saat 21:52’de Akar henüz binadayken yayınlanan “Zırhlı Muharebe Aracı İntikali” mesajıyla terör saldırısına koruma sağlamak üzere Genelkurmay’a sevk edildi. 

Bu mesajla Tank ve Zırhlıların yola çıkartılması sonrasında kumpas işletilmeye başlandı. Bu birlikler henüz yoldayken saat 22:15’te Bakanlıklara gönderilen Sıkıyönetim Direktifinin, Bakanlıktan Polis ve Halka yayılması suretiyle bu tankların ve diğer unsurların darbe için birliklerinden çıktığı algısı oluşturuldu. 

Tanklardan büyük kısmı önceden organize edilmiş siviller tarafından yolunun kesilmesi ve saldırıya uğratılması neticesinde yolda kaldı ve Genelkurmay’a ulaşamadı. 

Diğer bir kısmı ise Polis ve AKP teşkilâtının organize ettiği sivil gruplar tarafından saat 23.00 civarında Genelkurmay Başkanlığı personeline karşı başlatılan saldırıdan personeli kurtarmak üzere Genelkurmaya intikal etmeyi başardı.(5)

Aşağıdaki görselde Polislerden Tayfun Karakuş’un basında yer alan ifadeleri görülüyor. Karakuş, o gece saat 23:00’dan itibaren sabaha kadar etrafında sivil halkın toplandığı Genelkurmay’a doğru hedef gözetmeden atış yaptıklarını açıkça itiraf ediyor.

Dava sürecinde ortaya çıkan bilgilerden, personele Genelkurmay’a geniş çaplı bir terör eylemine karşı sevk edildikleri bilgisi verildiği anlaşılıyor. Tamamen yasal ve rutin yöntemlerle verilen ve MİT’in 4 Temmuz’da yayınladığı terör ihbarıyla (4) uyumlu olan bu emirden personelin şüphe duyması mümkün değil.

Aşağıdaki görselde basında yer alan sanık ifadelerinden ilgili bir bölüm görülüyor.

Buradaki mizansenin darbeler Tanklarla özdeşleştirildiği için, halkın olayın darbe olduğuna inandırılması maksadıyla düzenlendiği oldukça açık. Bu algısal tertibin çoğunlukla başarıya ulaştığı da söylenebilir. Öyle ki, Çankaya’daki siyasiler dururken Genelkurmay’a tank gönderilerek darbe yapılabileceğine halkın büyük bir kısmı hala inanıyor.

Bu olaylar, TSK’da muharip birliklerin ani harekete geçirilmesi için kullanılan Mesaj Emirleriyle askerin tuzağa çekildiğini açık şekilde ortaya koyuyor.

3. HAVA KUVVETLERİNİN TELEFON EMRİ İŞLEYİŞİNİN İSTİSMARI: F-4 PİLOTLARINA KURULAN KUMPAS 

Hava Kuvvetlerinde harekât ihtiyaçları için yapılacak ani uçuşlar BHHM’de emri iletmekle görevli personel tarafından telefon üzerinden sözlü olarak verilir. Bu işleyiş de tamamen “Güven” üzerine kuruludur. Yani BHHM’den arayarak bir uçağın kaldırılmasını söyleyen yetkili personelin rütbesine bakılmaksızın aktardığı emir sorgulanmadan yerine getirilir. 

Bu mekanizma, uçakların yüksek hızından dolayı ani gerçekleşen hava tehditlerine karşı saniyeler içinde karşı koyma ihtiyacından kaynaklanan bir durum. Sınıra yanaştığı tespit edilen bir yabancı uçağın muhtemel bir ani saldırı öncesinde engellenmesi başka türlü mümkün olamaz. 

Bu ani mukabele sistemi aslında TSK’nın harekât kabiliyetinin en güçlü noktalarından. Fakat aynı zamanda içerdeki art niyetli kişilerin istismarına da oldukça açık. 15 Temmuz’da da bu işleyişin kumpasın gerçekleşmesi maksadıyla istismar edildiği açıkça görülüyor.

Bunun en belirgin örneği Malatya’daki F-4’lerin düşürülmesi maksadıyla düzenlenen kumpas. 

Olay kısaca şu şekilde; BHHM’den saat 04:00 civarında 4 adet F-4 uçağının yüksüz olarak kalkış yapmak üzere hazırlık yapması için rutin işleyişe uygun olarak telefon üzerinden emir veriliyor.(6) Emrin hemen ardından ise (saat 04:36’da) Binali Yıldırım tarafından uçak düşürme yetkisiyle F-16’ların havalandırılması talimatı veriliyor.(7) 

İfadelere göre eğer F-4’ler kalksaydı, hükümet yetkililerince kaldırılan bu F-16‘lar tarafından “TBMM’yi bombalayacakları yalanı” gerekçe gösterilerek düşürüleceklerdi.

Fakat neyse ki BHHM’den vicdanlı birilerinin Malatya’ya ulaşarak durumu aktarması sayesinde F-4’ler kalkış yapmadı ve kumpas engellenmiş oldu.(8)

Akıncı İddianamesindeki bilgilerden anlaşıldığına göre; o saatten sonra Akıncı’dan kalkan F-16’lara uyarı dahi yapılmadı. Buradan Binali Yıldırım’ın verdiği düşürme yetkisinin Akıncı’yla hiçbir ilgisinin olmadığı, tamamen Malatya’dan kaldırılmak istenen F-4’leri hedeflediği anlaşılıyor. Bu durum aynı zamanda o gece genelde uçuş yapan F-16 pilotlarının aidiyeti konusunda da bir ipucu taşıyor.

Bu olayın, o gece ülkede işgal girişimi olduğu algısını kuvvetlendirmek için F-4’lerin düşürülmesi maksadıyla planlanan bir kumpas olduğu oldukça net. Aksi takdirde neden hem BHHM’den uçakların özellikle yüksüz kalkması istenirken hem de aynı BHHM tarafından TBMM’nin bombalanacağı gerekçesiyle bu uçakların düşürülmesi emri verilsin? 

Kısaca, bu olayda BHHM’de bulunan ve Binali Yıldırım’la doğrudan ya da dolaylı olarak irtibatlı birileri tarafından kumpasın işletilmesi için Hava Kuvvetlerinin işleyiş mekanizmasının istismar edildiği net olarak görülüyor.

SONUÇ:

15 Temmuz’da meydana gelen hadiselerin incelenmesi neticesinde TSK personelinin başlangıç mevkilerine sevk edilmesi için TSK’NIN İÇ İŞLEYİŞ MEKANİZMASININ ve personelin GÜVEN ve İTAAT değerlerinin istismar edildiği, katalizör olarak BELİRSİZLİK unsurunun kullanıldığı anlaşılıyor. İncelemelerden ortaya çıkan tablo şu şekilde özetlenebilir:

* Marmaris’e gönderilen özel birlikler gibi unsurların yönlendirilmesinde “Aracılar Üzerinden” verilen Sözlü Emirler kullanıldı.

* Ankara’daki Tanklar gibi muharip birliklerin hareketlendirilmesinde Mesaj Emirleri kullanıldı.

* Hava Kuvvetleri’yle ilgili faaliyetlerde ise daha çok uçaklara özgü işleyiş olan Telefon Emirleri kullanıldı.

* TSK’nın kritik hassasiyetleri olarak adlandırabileceğimiz bütün bu işleyiş sisteminin yönlendirmede kullanılması için personelin davranışsal temelini oluşturan Güven ve İtaat değerleri istismar edildi. 

* Personel sahte terör ihbarıyla birliklerinden Sivil-Asker çatışması oluşturmak için planlanan bu bölgelere sevk edilirken, görevlerinin tam olarak ne olduğu tamamen Belirsiz bırakıldı. 

Bu yöntemler sayesinde personel istenilen noktalara sevk edilirken, işbirlikçi Komuta Kademesinin de gerçek niyetlerinin ortaya çıkmasının ya da verdikleri emirler nedeniyle davalara dahil edilmelerinin önüne geçilmiş oldu. 

Belirsizlik unsuru, toplumların inanç ve tutumlarını hedefe göre şekillendirmek amacıyla yapılan Hibrid Harekâtların en temel unsurudur. Normal şartlarda toplumu şekillendirmeyi hedef alan başarılı bir Hibrid Harekâtta aradan yıllar geçse dahi olayın arkasındaki sis perdesinin ortadan kaldırılması mümkün olmaz. Türkiye’nin yakın geçmişi bunun örnekleriyle dolu. Fakat 15 Temmuz’daki durum oldukça farklı.

Tamamen “rutin işleyişe uygun” ve “yasal çerçevede” verilen bu emirlerin, askerleri Sivil-Asker çatışması planlanan mevkilere konuşlandırmak maksadıyla verildiğini personelin bilmesi kesinlikle mümkün değildi. Buna rağmen personelin yönlendirilmesi yalnızca yasal ve rutin işleyişe uygun şekilde verilen intikal emirlerinin yerine getirilmesiyle sınırlı kaldı ve askerler bu yasal çerçeve dışına çıkartılamadı. Olaylara karıştırılan kahraman askerlerin sağduyulu yaklaşımı ve ölümü göze alarak Sivil halkla ve Polisle çatışmaya girmemesi sayesinde kumpas “akamete uğratılmış” oldu. 

Eğer bunun aksi söz konusu olsaydı, daha ilk günlerden itibaren olayla ilgili çelişkiler ortaya çıkmaz, bugün 15 Temmuz’un kumpas olduğunu konuşuyor olmazdık. 

Diğer yandan toplumun bir kısmı halen askeri darbelerin siyasilere karşı yapılan bir girişim olduğunu, buna karşın 15 Temmuz’da siyasilere yönelik (Marmaris Kumpası dışında) en ufak bir girişim olmadığını, 15 Temmuz’daki olayların ise Asker-Sivil-Polis arasında çatışma oluşturmak üzere dizayn edildiğini henüz idrak edebilmiş değil.

15 Temmuz’da yapılanın ne olduğuyla ilgili meselenin daha net anlaşılması açısından şunu da belirtmek gerekir: “Güven İstismarına” dayalı bu tür yöntemler Savaş Hukuku literatüründe “KAHPELİK” olarak adlandırılır ve Savaş Hukukunda dahi yasaklanmıştır.(9)(10) 

KAHPELİK; BİR ASKERİ ALDATMA YÖNTEMİ/TAKTİĞİ, KURMAY ZEKASI, DEVLET AKLI YA DA ASKERİ BİR BAŞARI DEĞİLDİR. 

Tam aksine, muhakeme kıtlığı yaşayan menfaat gruplarının bu acziyetleri nedeniyle sığınmak zorunda kaldığı, bütün dünyada tiksintiyle anılan, mevcut bütün askeri, dini, etik ve ahlâk değerlerine aykırı olan, aşağılık bir yöntemdir. 

KAHPELİK, AYNI ZAMANDA TERÖRİST GRUPLARIN BAŞVURDUĞU TEMEL YÖNTEMDİR. TIPKI 15 TEMMUZ’DA TSK’YA SALDIRMAK İÇİN MASUM SİVİLLERİN ARKASINA SAKLANAN KORKAKLARIN, ASKERE İFTİRA ATMAK İÇİN KENDİ MİLLETİNE KURŞUN SIKAN KUMPASÇILARIN YAPTIĞI GİBİ

15 Temmuz Harekâtının ve planlayıcılarının uluslararası hukuktaki ve kamuoyu nezdindeki yerini belirlerken bu hususu göz önünde bulundurmak ve meseleyi doğru şekilde tanımlamak gerekir.

  Bu tespitler ve doğru terminolojinin kullanılması kumpası planlayanların ne tür yöntemler kullandığının anlaşılması açısından oldukça önemli. Çünkü planlayıcıların ülke üzerinde bu tür yöntemleri gelecekte de kullanmaya devam edecekleri öngörülemez bir durum değil.

KAYNAKLAR:

(1) Cumhurbaşkanı Erdoğan Harp Akademilerinde Konuştu,

 https://www.haberler.com/cumhurbaskani-erdogan-harp-akademilerinde-konustu-8302875-haberi/, 28 Mart 2016.

(2) Merasim Sokak saldırısının üzerinden 4 yıl geçti, https://www.cnnturk.com/video/turkiye/merasim-sokak-saldirisinin-uzerinden-4-yil-gecti, 17.02.2020.

(3) Ümit Berber, Bir Albay Özelinde Şırnak’da Yaşanan 15 Temmuz Kumpası-Arif Bozbıyık, https://www.patreon.com/posts/bir-albay-15-35946215 , 8 Mayıs 2020.

(4) Hüseyin Aygün, 15 Temmuz ve Genelkurmay Bahçesindeki 15 Tank, https://www.birgun.net/haber/15-temmuz-ve-genelkurmay-bahcesindeki-15-tank-211773, 12.04.2018.

(5) Ahmet Nesin, Hakan Fidan Darbeyi 15 Temmuz’da mı Öğrendi 4 Temmuz’da mı? https://www.artigercek.com/yazarlar/ahmetnesin/hakan-fidan-darbeyi-15-temmuz-da-mi-ogrendi-4-temmuz-da-mi, 18.11.2019.

(6) Haberin Seçkin Gümüş’ün İfadesiyle İlgili Bölümü, https://www.haberler.com/malatya-daki-feto-pdy-davasi-suruyor-9468586-haberi/, 06.04.2017.

(7) Akıncı İddianamesi, s.272’den itibaren.

(8) Darbecilerin uçaklarını kahramanlar engelledi,  https://www.sabah.com.tr/gundem/2017/01/29/darbecilerin-ucaklarini-kahramanlar-engelledi, 29.01.2017.

(9) Hüseyin Pazarcı, Uluslararası Hukuk, s.588.

(10) M.Yasin Aslan, Savaş Hukukunun Temel Prensipleri, TBB Dergisi, sayı 79.

KENAN AKIN

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *