Semih Terzi ve Özel Kuvvet Timi Davası Hukuk İhlalleri: SİLAHLARIN EŞİTLİĞİ İLKESİNİN İHLALİ
- İlkeye İlişkin Genel Hususlar
- “Silahların eşitliği” ilkesi taraflara, hasımları karşısında kendilerini dezavantajlı bir duruma düşürmeyen koşullarda davalarını sunması için makul şartların sağlanmasını gerektirmektedir (Brandstetter). AİHM, belirli bir devletteki delillerin kabulüne ilişkin ulusal sistemin biçimlendirilmesinin ne şekilde olacağının belirtilmesinin kendi görevi olmadığını ifade etmiştir. Bununla birlikte, bir sanığın adil bir yargılamaya bütünsel erişimi açısından yeterli güvencelerin teminini sağlamak AİHM nin görevidir (C.B./Avusturya, s. 44).
- “Silahların eşitliği” ilkesi iddia makamının tanık veya bilirkişileri ile sanıkların tanık ve bilirkişilerinin duruşmalarda eşit muameleye tabi tutulması gerekir (bkz. Bönısch/Avusturya, B. No: 8658/79, 6/5/1985, §§ 32-33)
- Delillerin toplanması ve yargılamada ortaya konulmasına dair usul kuralları, savunma haklarının etkili ve sonuç alabilir bir şekilde kullanılmasına engel olmamalıdır. (Khodorkovskiy ve Lebedev/Rusya, s. 731 ve Matytsina/Rusya, s. 187).
- Her ne kadar “silahların eşitliği” şartının asgari gereklerinin ne olduğu hususunda tahdidi bir tanım mevcut değilse bile, davanın mahiyetine uygun ve taraflar arasındaki riske karşılık gelecek usul güvencelerinin mevcudiyeti zorunludur. Bu güvenceler; delil sunma, karşı yan deliline itiraz ve tartışılan soruna dair beyanda bulunma imkânlarını ihtiva edebilir (H./Belçika, s. 49-55).
- Silahların eşitliği şartı ulusal hukuktan hatırı sayılır bir özerkliğe sahiptir. (Vidal).
Bununla birlikte Anayasa Mahkemesinin 2014 yılında Balyoz Davası sanıklarına verdiği hak ihlali kararında ”Böylece başvurucuların, haklarında yöneltilen suçlamaların dayanağı olan delillere karşı kovuşturmanın genişletilmesini isteme hakları kısıtlanmış, ceza yargılamasının, maddi gerçeğin ortaya çıkartılması amacına yönelik olarak “silahların eşitliği” ilkesi ihlal edilmiştir…..başvurucuların sundukları bilirkişi raporları ve uzman mütalaalarının İlk Derece Mahkemesince kabul edilmemesi ve bu konularda Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılması yolundaki taleplerinin de yetersiz gerekçelerle reddedilmesi, “gerekçeli karar hakkına” ve “silahların eşitliği” ilkesine aykırı olduğundan, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı ihlal edilmiştir.” ifadeleri yer almıştır.
Yukarıdaki hükümlerden Anayasa Mahkemesi hak ihlali kararını da dikkate alarak bazı anahtar cümleler çıkartabiliriz;
- İddia makamının tanık ve bilirkişilerine karşı savunma makamının da tanık ve bilirkişi dinletme hakkı vardır.
- Savunma makamının bilirkişi ve tanık dinleme talebinin neden reddedildiği gerekçeli kararda açıklanmalıdır.
- Mahkeme iddia makamı ve savunma makamının bilirkişi ve tanıklarına eşit muamelede bulunmak zorundadır.
- Savunma Avukatları veya Sanıkların Taleplerinin Reddi
a) Tanık Volkan Vural Bal’ın ifadesiyle, bilirkişi raporundaki fotoğraflar arasında uyumsuzluk bulunduğu ve tanığın tekrar dinlenilmesi talep edilmiştir.
b) Semih Terzi’nin eşi Nazire Terzi davayı aydınlatacak bilgi ve belgelere sahip olduğunu ifade ederek gerek kendi yargılandığı mahkemeye, gerekse ilgili mahkemeye talepte bulunmuş, hatta hayatını tehlikeye atarak bunu talep ettiğini belirtmiştir. Ancak mahkeme böylesine önemli bir tanığın dinlenilmesini reddetmiştir.
c) Akıncı iddianamesinde sanık olan Tümgeneral Recep Ünal ile halen görevine general olarak devam eden Edip Akgülay ve İsmail Üner’in ifadelerinin dava dosyasına dâhil edilmesi ve tanık olarak dinlenilmesi talep edilmiş ve mahkeme tarafından reddedilmiştir.
d) Dosyada karara hayati derecede etkisi olacak balistik raporları bulunmamaktadır. Ayrıca davayı takip edenlerin belirttiğine göre Fatih Şahin’in silahının kayıp olduğu ve bulunamadığı ifade edilmektedir. Başka bir konu ise otopsi raporlarında önemli hataların bulunduğu, otopsi raporlarının ses ve görüntü kayıtları bulunmadığından teyit edilemediğidir. Bilindiği gibi Ceza Muhakemesi Kanununun Otopsi başlıklı 87 nci maddesinin ilk dört fıkrasında yapılacak işlemler tanımlanmış ve beşinci fıkrada da sözü edilen işlemler yapılırken, cesedin görüntülerinin kayda alınacağı hükme bağlanmıştır. Kanun hükmü açıkça ortada dururken bu işlemin yapılmaması üst mahkeme için doğrudan bozma sebebidir.
e) Aşağıda yer alan Semih Terzi’ye ait otopsi raporundaki bilgilerde ölüm tarihi 15 Temmuz 2016 olarak belirtilmiştir. Ancak tanık ifadeleri ve olay fotoğraflı bilirkişi raporunda ise Semih Terzi’nin vurulduğu tarih 16 Temmuz 2016, saat 02.16 olarak ifade edilmiştir. Vurulma olayından sonra tanık ifadelerine göre hala yaşadığı tespit olunan Semih Terzi’nin otopsi raporunda belirtilen tarihte ölmüş olması mümkün görünmemektedir. Bu hatanın savunma makamında kuşkuya neden olmasından dolayı otopsiye ilişkin kuşkuların giderilmesi gerekmekteydi. Ancak mahkemece bu talepler dikkate alınmamış ve otopsi raporu mevcut haliyle gerekçeli karardaki kanıtlardan biri olarak kabul görmüştür.
f) Genelkurmay Başkanlığınca verilen uçuş yasağı emri varken ve iddiaya göre Semih Terzi’ye ilişkin bir şüphede mevcutken uçağın Ankara’dan kalkmış olması sorgulanması gereken bir konudur. Bununla ilgili açık emri bulunan Albay Ümit Tatan’ın tanık olarak dinlenmesi talebi önem arz etmesine rağmen mahkemece reddolunmuştur.
g) Aşağıda yer alan taleplerden anlaşılacağı üzere kışlada silahla dolaşan ve kim olduğu belirlenemeyen kişiler bulunmaktadır. Bir de kim olduğu belli olan ancak ÖKK ile ilgisi bulunmayan Mustafa Cambaz ve İlker Erden gibi kişilerin varlığı sorgulanmaktadır. Ayrıca sanıkların keşif için götürülmemesinden bahisle, yine sanıklarca olaya ilişkin akar görüntüleri mahkemede izleme zorunluluğu gündeme gelmiştir. Ayrıca sanıklardan Mehmet Bilge tarafından ”Ömer Halisdemir’e otopsi yapılmadı veya yapıldı ama istenmeyen kısımlar tıraşlandı. Önden giren mermileri saklıyorlar. Kaçtığı istikametten ona 6-7 el ateş açıldı. Sabah ben inceledim, en az 7-8 yarası vardı. Prosedürlerin gereğini yapsaydınız, benim yalan söyleyip söylemediğimi anlardınız. Ailesi kusura bakmasın, Ömer Halisdemir delik deşikti” şeklinde otopsiye ilişkin şüpheler de ifade edilmiştir. Ömer Halisdemir’in kaçtığı istikametten yapılan atışlar olduğu, bunların akar görüntüden anlaşılabileceği ve hatta o bölgede keskin nişancı silahı bulunduğuna dair şüpheler avukatlarca dile getirilse de mahkeme tüm talepleri reddetmiştir.
h) Semih Terzi ile Ankara’ya gidecek timin saat 23.00 ten itibaren havaalanına intikal ettiği tanıklarca ifade edilmektedir. Bu yolculuk sırasında askeri araçlar polis korumasında ilerlemiş, hatta polis tarafından ters şeride sokularak havaalanına ulaşmıştır. Polis tarafından verilen bu desteğin hangi saikle verildiğini öğrenme adına ilgili polis yetkililerinin dinlenilmesi ve tanık ifadesinde çelişkiler tespit edilen Altan Bora’nın tekrar dinlenilmesi talepleri mahkemece reddolunmuştur.
h) Mahkemedeki ifadelerle Genelkurmay çatı davası ve Kara Havacılık Komutanlığı dosyasındaki ifadeler arasında tutarsızlıklar tespit olunmuştur. Burada sanık veya tanıkların kendi aralarında yaptıklarını iddia ettikleri telefon görüşmeleri ve mesajlaşmalar önemli bir doğrulama aracı olacağından bu talep makuldür. Ancak mahkeme bu talebi de dikkate almamıştır. Ayrıca bu talep çerçevesinde önemli bir hususa vurgu yapmak faydalı olacaktır. Gerekçeli kararın içinde en önemli delillerden gösterilen Semih Terzi’nin telefon incelemesindeki bilgilerin, haberleştiği iddia edilen kişilerin telefon inceleme bilgileriyle karşılıklı doğrulaması yapılabilecekken gerekçeli kararda sadece Semih Terzinin telefon inceleme bilgilerine yer verilmiştir. Bu durum Semih Terzi’nin telefonuyla oynandığı ve sahte deliller oluşturulduğu şüphesini güçlendirmektedir.
i) Ömer Halisdemir’in 15 Temmuz 2016 sabah 09.00 akşam 21.00 arasında nöbetçi olduğu belirlenmesine rağmen nöbete geldiği zamanın görüntüsü akşam saatlerindedir. Bu noktadaki çelişkilerin giderilmesi adına yeni tanıkların dinlenmesi talebi de mahkeme tarafından reddedilmiştir.
Yukarıdaki bilgiler davanın seyrini değiştirebilecek talepler olmasına rağmen mahkeme tarafından kabul görmemiştir. Evrensel hukuk ilkelerine göre iddia makamı ve savunma makamı mahkeme nezdinde eşittir ve savunma aynı fırsatların kendisine sağlanmasını talep etme hakkına sahiptir. Bunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin teyidi iddianame ve gerekçeli karar arasındaki farklardan anlaşılabilir. Olması gerektiği gibi savunma makamının talebine göre kovuşturma genişletilmişse, yeni tanıklar ve bilirkişiler davaya dâhil edilmişse belirgin farklar görülecektir. Ancak Semih Terzi ve ÖKK timi dosyasında gerekçeli karar iddianameyi, iddianame ise idari tahkikat raporunu teyit eder durumdadır.
Ayrıca mahkemede sanıklara yönelik düşmanlık o kadar ileri gitmiştir ki, kendi yakınlarının anlatımıyla savunma sırasında Fatih Şahin’in önünde bulunan su alınmış ve bu şartlarda savunma yapmaya zorlanmıştır. Sanıkların savunması için zorlayıcı şartların bulunması ve gerekçeli kararda savunmanın taleplerinin reddine ilişkin gerekçelerin belirtilmemesi AİHS ne göre adil yargılama ilkelerinden silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğini göstermektedir.
Adil Yargının Ölümü : Semih Terzi ve Özel Kuvvetler Timi Dosyası