Hukukun Katledildiği Fetömetre ve ATİİİ Şube-II

ERSİN DEMİRCAN

İlk yazımda sizlerle Deniz Astsubayı Ersin Demircan olarak son görev yerim olan FETÖMETRE uygulamasından sorumlu Adli Takip, İdari İşlem ve İnceleme Şube (ATİİİ Ş.)’de Adli Takip Astsubayı olarak çalıştığımı paylaşmıştım. Yazı serisinin bu bölümünde ise 15 Temmuz 2016 arifesinde bizzat bugünkü Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı CİHAT YAYCI tarafından kurulan ve medyaya da övgüyle bahsedilecek şekilde yansıyan FETÖMETRE uygulamasının gerçek yüzünden bahsedeceğim.

ATİİİ Şubedeki asıl görevim; hakkında adli işlem yapılan personeli kayda geçirmek ve raporlamaktı. Şube içindeki işlerin yoğunluğu sebebiyle, verilen emirler gereği görevim haricinde bazı ilave görevleri de yapmak durumunda kaldım. Bunlar arasında en önemli olanı ise FETÖMETRE’nin veri bankası olan personel hakkındaki kanunsuz ve kanunsuz elde edilmiş istihbari bilgileri PAİTU (Personel Adli İdari Takip Uygulamasına)’ya işlemekti. Bu bilgiler MİT, Emniyet, Genelkurmay Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Millî Savunma Bakanlığı, BİMER ve CİMER’den gelen bilgiler, şikâyet, imzasız mektuplar, ifadelerde yoruma dayalı suçlamalar, söylentilerden oluşuyordu.

Genelkurmay ve Millî Savunma Bakanlığından gelen bilgiler mesela Emniyetten veya MİT’ten gelen evrakları teyit ettiği varsayılıyordu. Bu tamamen kurnazca kılıf bulmak için uygulanan bir yöntemdi. Zira Genelkurmay ve Millî Savunma Bakanlığının farklı insan istihbaratı toplama gibi ne imkânı ne de yetkisi olmaması nedeniyle, gönderdikleri bilgiler zaten MIT veya Emniyetten gelen verilerdi. Biz sanki bunlar teyit edici bilgilermiş gibi işlem yapıyorduk. Üstüne bir de dedi kodu ve zorlama ifadelerden yoruma dayalı bilgileri yamayınca, nur topu gibi terörist üretiyorduk. Tabi bunu söylerken sanki görevden ihraç edilip, sonra emniyete suç duyurusunda bulunularak hapsedilmesini sağladığımız insanlar hakkında MIT veya Emniyetten gelen raporlarda bilgi varmış gibi anlaşılmasın. Bu raporlarda hakkında istihbarat bilgisi bulunan kişi miktari ihmal edilebilecek sayıdadır. Bu bilgiler de şahsın doğrudan kendisi ile ilgili değil, kardeşi veya anne-babası, amcası, amcasının oğlu veya daha uzak akrabalarına ait bilgilerden oluşuyordu. Kaldı ki MIT ve Emniyetten gelen yazılarda “bu bilgiler mahkemelerde delil olarak kullanılamaz” ibaresi bulunmasına rağmen somut veri varsayımı ile güzide subay ve astsubayların kendileri ve koskoca ailelerinin hayatlarını karartacak zaviyedeki uygulamalara imza atıyorduk. Örneğin biz amcasının Asya Bankta parası olan bir subayı ihraç edip, terörist diye hapsettirirken amcasına herhangi bir işlem yapılmaması hiç dikkatleri çekmiyordu. TSK’dan ihraç işlemlerinin tamamına yakınını; hiçbir hukuki delil olmaksızın, yoruma dayalı ifadeler, dedikodular, imzasız şikâyet mektupları üzerinden yapıyorduk.

Belli bir süre sonra uygulamalar o denli keyfilik almıştı ki, artık hukuki açıdan dayanağı bulunmayan bu uygulamaların hukuki zemine oturtulması yönünde düşüncelerimi gerek iş esnasında gerekse toplantılarda seslendirmeye başladım. Hemen sonrasında amirim ATİİİ Şube Müdürü Albay Cenk DURMAZER bana “Senin isminde listede var” şeklinde uyarı mahiyetinde espri yapmıştı. Hukuksuzluklarla ilgili uyarılarımı sürdürmeye devam edince de tüm soruşturmaları önceden yapılarak bizzat Şubenin kurucusu CİHAT YAYCI tarafından Şubeye atanan ben, kendimi BYLOCK listesinde buldum. Herhangi bir soruşturmaya tabi tutulmadan da 679 No’lu KHK ile ihraç edildim. Bunun da hukuksuzluğunu çekinmeden herkesten tebellüğ tutanağına kaydetmiştim. Çünkü dünyanın en zalimce ithamında bulunuyorlar, fakat ifademe dahi baş vurma gereği duymuyorlardı. 

Medyada uzman personel olarak tanıtılan, ancak çok büyük çoğunluğu daha öncesinde Askeri Casusluk, Ergenekon, Balyoz, Amirallere Suikast ve Fuhuş davalarından ceza almış/hüküm giymiş personelden oluşan ve ATİİİ Şube personelinin görev ve sorumluluklarına kısaca değinmek istiyorum.

ATİİİ Şube ilk kurulduğunda 1 Şube Müdürü 3 Kısım amiri olmak üzere olmak üzere toplam 15 personelden oluşmaktaydı. Şu an ise bu sayı 20 civarındadır. 

ATİİİ Şube Kısım Amirlikleri ve ana görevleri şu şekilde belirlenmiştir.

1. Adli Takip Kısmı: İsminde “adli” ifadesine yer verilmesine rağmen hukukla ilgisi olmayan kişilerden oluşan ve Deniz Kuvvetleri personelinin adli durumlarının takibi ve raporlanmasından sorumlu kısımdır.

2. İnceleme Kısmı: Personel ve olayların incelenmesi, analiz edilmesi ve raporlanmasıyla ilgili kısımdır. Bu kısımda görev yapan kişilerin geçmişte hiçbir analiz tecrübesi bulunmamaktadır. Analiz teknik ve yöntemlerinden bihaberdirler. Zaten burada gerçekte de bir analiz yapılmamakta, yukarıda belirttiğim vicdanın da kabul etmeyeceği şahsın kendisi ve hatta ailesi dışındaki kişilerin işlediği ileri sürülen cürümlerin cezası subay ve astsubaylara yükleniyordu. Çoğunlukla da uydurma imzasız mektup ve zorlama ifadelere dayandırılıyordu. Yani adaletin en temel ilkesi suçun şahsiliği kökten ihlal ediliyordu. Konuyu sonradan detaylandırmak üzere burada şimdilik kesiyorum.

3. İdari İşlem Kısmı: Gelen/Giden evrakların takibi, personel disiplin durumlarının değerlendirilmesiyle ilgili kısımdır.

ATİİİ Şube o dönemki Deniz Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Bülent Bostanoğlu’nun onayı ile kurulmuştur. Herhangi bir bakanlık onayı yoktur. Kanun gereği Şubenin askerî harekâta yönelik olanlar da dahil, bireylere, kurumlara yönelik istihbarat toplama, değerlendirme yetkisi de yoktu. Askeri faaliyetlere yönelik istihbarat yetkisi ise Deniz Kuvvetlerinde sadece İstihbarat Başkanlığında bulunmaktaydı. Genelkurmay 15 Temmuz öncesinde de insan istihbaratı yapabilmek için çok defa kanun değişikliği girişiminde bulunsa da hükümetler bu yetkiyi sadece savaş/harekât alanı ile kısıtlı tutmuş ve MIT/Emniyet yetkisini Genelkurmay’a vermemişti. Deniz Kuvvetleri ise hukuksuz ve fütursuzca insanlar hakkında bilgi toplayıp, sağlık/eğitim/aile hayatı gibi özel hayatları üzerinden hukuksuzsa kişileri fişliyordu. Tarihin hiçbir dönemi bu denli keyfi uygulamalarla, tüm çevresiyle birlikte insanların hayatlarının yok edildiğine tanıklık etmemiştir.

Bir sonraki yazımda FETÖMETRE uygulamasının oluşturulması, geliştirilmesi ve nitelikli askeri personelin bu hukuksuz ve öznel uygulama yoluyla Türk Silahlı Kuvvetlerinden ihraç edilmesi ve hapse atılması sürecine değineceğim.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *