MUTLAK İKTİDAR HIRSI ve DİKTATÖRLÜK 

Umut GÜÇLÜER

15 Temmuz’a giden yolu anlayabilmek için önce mutlak iktidarı ele geçirme hırsı ve diktatörlük ile ilgili dünya ve Avrupa’da yaşanan benzer olayların mukayesesi aydınlatıcı olacaktır. Bu kısa değerlendirmeler bizlere de çok tanıdık gelen olaylar ve ilişkileri hatırlatıyor. İnsan bu kavramları, teorileri ve örnekleri okudukça Türkiye’de yaşananlar bunun aynısıydı demekten kendini alamıyor.

Davranışsal Strateji Açısından Güç Zehirlenme Süreci

Davranışsal strateji kavramı altında ele alınan narsizm, hubris, mitomani kavramları, özellikle zorba / diktatör liderler ve yöneticilerin psikolojilerini analiz eden bilim adamlarınca tartışılmaktadır. Bu kavramlar bize birçok ipucu vermektedir. Burada bu bilimsel kavramları uzun uzadıya incelemeyeceğiz, sadece narsizm, hubris, mitomani kavramlarının tarihte mutlak iktidar için her şeyin mübah görülmesi psikolojisi altında yatan gerçeklere özet bir alt yapı sunulacaktır. Bu kavramlara 15 Temmuz’a giden yolda da her şeyin mubah görülme psikolojisi altında yatan gerçekler olarak da bakabiliriz.

Narsizm 🡺  ( İlave Güç KazanmaHubris 🡺 ( İlave Güç KazanmaMitomani –>(Güç Zehirlenme Süreci)

Bilim adamları bu semptomları taşıyan hastalığa yönetici hastalığı demektedirler. Hubris ve Mitomani aşamaları o liderin / yöneticinin ‘güç zehirlenme süreci’ olarak tanımlanmaktadır. Bunlara ait çok kısa bazı semptomlara bakalım;

Narsizm Semptomlar

Aslında kendini değersiz görür. Aşağılık kompleksi vardır. Kendinden nefret eden ve kendini değersiz gören bir insan hali vardır. Bu durumu zıddı ile dışa vurur. 

Hubris Semptomlar

İnandırıcı şekilde yalan söyler. Herkesi aleyhinde olduğunu ve kendisine komplo kurmaya çalışıyor gibi hisseder (dış güçler, iç güçler, terör vs). Kaygı seviyesi çok artmıştır. Kaygı artıkça karar etkinliği ve rasyonaliteden daha fazla uzaklaşır. Çevresindeki çatlak sesleri uzaklaştırır. Çevresinde sadece tam itaat edenler kalır. İnandırıcı yalanlardan en çok hasımları ve muhalifleri nasibini alır. Yalan söylemek önemli bir semptom, kaygı duymak ise önemli bir sonuçtur.

Mitomani Semptomlar

Hubris aşamasında güç arttırmaya devam eden yönetici, kurduğu düzen içerisinde sert uygulamalara başvurur. Ortam otoriter ve totaliter bir sisteme dönüşür. Kaygı seviyesi son derece arttığından kimseye güvenmez, tüm yetkileri kendinde toplar. Gücün ‘tek’ kendisinde olmasını ister. Bu ise sistemin gücün ‘total’ (mutlak) olarak kendisinde olmasını gerektiren totaliterliğe evrilmesi anlamına gelir.

Mitomatik yönetici / lider yalan söylemeye devam eder. Zihninden geçenleri gerçekmiş gibi inanarak söylemeye başlar. Çünkü artık gerçeklikten kopmuştur. Artık kendi kurduğu sanal dünyada yaşamaktadır. Ama bu aşamada kaygı çok üst seviyededir. Durum kararsız ve sürdürülemez bir hal alır.

Mitomatik yöneticiler / liderler yüksek kaygı seviyesi nedeniyle intihara meyillidir. Özellikle güç elinden çıkması halinde intihar edebilir.  Muhtemeldir ki Hitler mitomatik idi. Tarihte mitomatik yöneticiler / liderler ya intihar etmişler ya da sürdürülemez totaliter bir sistem nedeniyle sayıları artan hasımlarınca ortadan kaldırılmışlardır.

2008 yılı yaşan küresel ekonomik kriz aslında neo-liberalizmin aldığı büyük bir hasar idi. Bu şekilde içe kapanan ekonomilerde aşırı sağ ve popülizm yükseldi. Popülizm ise narsist, hubris ve mitomatik yöneticilerin sayısını arttırdı.  Bunlardan Türkiye’de payına düşeni aldı diyebiliriz. 

Türkiye’de özellikle 2013 yılı sonrasında güç zehirlenme sürecinin açıkça yaşandığını söyleyebiliriz. Bu durum gücün ‘tek’ bir şahısta toplandığı totaliter bir yönetime evrildiğini hep birlikte gördük ve yaşadık. Bu rejimin değişimi için ise 15 Temmuz sadece mübah görülen bir güç aracı idi. 

Bu kavramlardan sonra şimdi de özellikle diktatörlük-tiranlık kapsamında özet bazı bilgilere göz atalım.

Tiran Nasıl Olunur?   

Netflix’te 2021 yılı yapımı İngilizce bir belgeselin ismi ‘Tiran Nasıl Olunur?‘ idi. Çok ilginç şekilde Netflix Türkiye’de 2021 yazında kulaktan kulağa geniş bir izleyici kitlesine ulaşmıştı. 17 Temmuz 2021 tarihinde Karar Gazetesindeki köşesinde Yıldıray Oğur “Nasıl Zorba olunur merak edenler için” başlıklı yazısında bu belgeseli özetliyor. Belgeselin Türkçe adı ‘Zorba Nasıl Olunur?’ orijinal İngilizcesinde ise bu tiran demek. Yani o dönem biraz yumuşatılmış bir çeviri yapılmış. Belgeselde tiranların taktikleri anlatıyor. 

Meşhur dünyaca ünlü dizi Games of Thrones dizisinde kral tacını ele geçirmek üzere verilen mücadelede bilge danışman Tyrion Lannister yedi krallığa adalet ve huzur getirmek vaadiyle mücadele verdiğini söyleyen kral adayı Daenerys Targaryen’e uzun yıllar yardım eder. Dizinin sonunda başlangıçta adalet ve huzur getirmek vaadiyle yola çıktığını iddia eden kral Daenerys büyük bir diktatöre-tirana dönünce danışman Tyrion Lannister büyük hayal kırıklığı yaşar. 

İngiliz yapımı belgeseli seslendiren kişi de bilge danışman Tyrion Lannister’ı dizide canlandıran Peter Dinklage’dir.

Belgesel 2011 yılında yayımlanmış bir kitabın uyarlamasıdır. Bruce de Mesquita and Alastair Smith tarafından 2011 yılında yayımlanan ‘The Dictator’s Handbook: Why Bad Behavior is Always Good Politics?’ yani ‘Diktatörün El Kitabı: Kötü Davranış Neden Her Zaman İyi Siyasettir?’  adlı kitap.

Peter Dinklage’in sunumunda altı bölümlük belgeselde Hitler, Kaddafi, Stalin, Kim ailesi, İdi Amin, Saddam Hüseyin örnekleri üzerinden tiran ve diktatörlüğün taktikleri anlatılmakta. Bunlardan “Aaa.. Evet..Bunu bizde gördük” dedirten bazı örnekler şunlar;

Tiran Nasıl Olunur?   Belgeselinde TaktiklerRecep Tayyip Erdoğan’ın Mutlak İktidar Sürecinde
Devlet kaynaklarını kamulaştır, tepelerine yandaşlarını ata ve ardından çalışmaya başla. Ama bunu yaparken paylaşmayı bilmen gerekiyor.Recep Tayyip Erdoğan’ın 2010’lu yıllar sonrası iktidarı boyunca en önemli ve milyarlarca dolarlık kamu ihalelerini 5’li çete diye adlandırılan devletten ihale alma listesinde dünyada ilk sırada olan şirketler ve bunların yaptığı işlere kar garantili ödemeler hiçbir açıklamaya gerek bırakmadan bire-bir uymaktadır.
Etrafındaki insanları aşağıla.Soma maden faciasında tepki veren halka bırakın aşağılamayı doğrudan atılan tekmeler ve tokatlar atılmıştır. Saray rejiminde Saray’da Erdoğan’ın doğrudan dayak attığı söylenen siyasiler vardır. İnsanlar aç yaşarken saray ve kasırlar inşa edilmesi ve daha sayılamayacak kadar kibir örneği sunulmuştur.
Herkes harcanabilirErdoğan’ın mutlak iktidar sürecinde dönen sisteme muhalif olan kim varsa acımadan yok edilmiştir. Cemaat terör örgütüne çevrilmiş, başbakan Ahmet Davutoğlu partiden kovulmuş, doğruları savunanlar partiden hainlik ile suçlanıp uzaklaştırılmıştır. Bu insanlar Gelecek ve DEVA partileri çatısında yeni oluşumlar yapmaya çalışmıştır. Kendi damadı söz dinlemediğinde görevden alınmış. Sistemi ortaya çıkaran vatansever tüm insanlar OHAL ile ihraç edilmiş, terörist ilan edilmiştir. Bir zamanlar kol kola yürünen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Bülent Arınç kim varsa tasfiye edilmiştir. Erdoğan tipik diktatör taktiği ile kendi mutlak iktidarı ele geçirene kadar insanları, kurumları, grupları kullanıp kullanıp harcamıştır.
Günah keçisi bulErdoğan iktidarında her türlü gizli ve karanlık işin, yolsuzluğun, suçun, ekonomik krizlerin sorumlusu olarak suçlanacağı birileri her zaman bulunmuştur. Cemaat her türlü pisliklerini üzerine atabilmek için birinci günah keçisi olmuştur. 17/25 Aralık sürecinde yapılan tüm yolsuzluklar ile ilgili dört bakan üzerinden her şey kapanmaya çalışılmıştır. Dönemin bakanı televizyonlarda ‘her şeyden Erdoğan’ın haberi vardı’ dese de dinleyen olmamıştır.2020’li yıllardaki ekonomik çöküntüde enflasyona ve pahalılığa sebep gösterilen hal esnafı, market zincirleri vs. alenen terörist ilan edilmiştir.
Tiranlar patolojik narsistlerdir. İçten içe özgüvensizdirler. Her türlü eleştiriye tepkileri saldırıdır“(Belgeselde psikologlarca yapılan ilmi açıklamalardan)Erdoğan’ın eleştiriye hiçbir tahammülü olmadığı gibi her eleştiriyi hakaret sayıp Cumhurbaşkanına hakaret davaları ile insanlara bir nevi saldırmıştır. Yaptığı konuşmalarda kendisine yapılan eleştirilere nasıl saldırdığı herkesçe malumdur.

Belgeselde psikologlarca yapılan ilmi açıklamalardan biri ise çok ilginç. Bunca zorbalığa diktatörlüğe rağmen büyük halk kitleleri onları neden sevmeye devam eder? Cevabı şu şekilde: 

Korkuyu daha görece bir uyarılma hissinden ayırt etmede o kadar başarısız değiliz. Bir diktatörlük rejimi, o yoğun hissi diktatöre karşı hissettiğimizi sanmamıza neden olabilir. Bu hissi sevgiyle karıştırmak çok kolaydır. İstismara dayanan diğer ilişkiler gibidir. Kendilerini psikolojik olarak zalimle özdeşleştirmeye başlarlar.”

Yani aslında korkmasına rağmen sevdiğini zanneden kitle. Tıpkı evde babasından aşırı derecede korkan ve her hareketini ‘babam izliyor’, ‘babam duysa  / görse ne der?’ hissi ile yaşayan bir çocuğun hissi aslında korkudur, sevgi değil. Ancak o çocuğa sorunca babasını çok sevdiğini söylecektir.

Belgeselin uyarlandığı “Diktatörün El Kitabı: Kötü Davranış Neden Her Zaman İyi Siyasettir?”  adlı kitabında bazı liderlerin bir siyaset aracı olarak bu yolu maalesef seçtiğini anlatıyor. Kitap Zaire Devlet başkanından alıntıyı şu şekilde aktarıyor:

“Burada önemli olan nakittir. Liderin yüz kalesini yönetmek, bin kadını beslemek, sadık askeri güçleri takviye etmek, topuklarının altındaki milyonlarca çizme yalayıcı için araba satın almak için paraya ihtiyaç var. Bunları yaptıktan sonra hala İsviçre hesaplarına yatırmak için yeterli paraya sahip olmalısın.”

Umut GÜÇLÜER

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *