OLAY: YARGI DARBESİ
TARİH: 15 TEMMUZ 2016
YER: ANKARA HAKİMEVİ
15 Temmuz 2016 gecesi Ankara Hâkimevi’nde kriz merkezi adı altında olağandışı bir toplantı olduğu daha önce gündeme gelmişti. Hatta Akşam gazetesi yazarı Emin Pazarcı; Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kenan İpek, HSYK Başkanvekili Mehmet Yılmaz, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Harun Kodalak, Başsavcı Vekili Necip Cem İşçimen’in ve bakanlık bürokratlarının toplantıda bulunduğunu, tüm başsavcılıklara talimat verildiğini ifade eden bir yazı kaleme almıştı. Ancak ”merdi kıpti şecaat arz ederken sirkatin söyler” sözünde olduğu gibi kahramanlık hikâyesi anlatayım derken anayasanın nasıl ihlal edildiğini de anlatmış oldu.
Ankara Hâkimevi’nde yaşananları anlatan yeni bir bilgi ortaya çıktı ve toplantıya katılan bir Albayın verdiği bilgiler o gece yaşananlar konusunda soru işaretlerini artırdı. Kara Harp Okulu davasında tanık olarak ifade veren Albay Atilla Yücel’in ifadesinin ilgili bölümünü okuyalım ve devam eden bölümde yaşanan yargı darbesini madde madde ortaya koyalım.
Başkan Muhammed Yavuz: Kimle görüştün o akşam
Tanık Atilla Yücel: … efendim çocuğumu bıraktıktan sonra hakim evinde o gece kriz masası gibi bir şey toplanmıştı ve o kişiler telefon etti burada askeri kimse yok güvendikleri için diyeyim oradaki bir kişi dışında çok samimiyetim yok buraya gelir misin gelirim dedim ne olacak dedim mücadele etmek için dedi gelirim dedim o saatten sonra hep hakim evindeydim.
Av. Ayten İzmirli: yani hâkim evinde kriz merkezimi kuruldu
Tanık Atilla Yücel: kriz merkezi gibi bir şey
Av. Ayten İzmirli: kimler vardı
Tanık Atilla Yücel: benim Kenan İpek dönemin adalet bakanı müsteşarı Kenan İpek başkanlığında hâkimler savcılar emniyetten bazı insanlar vardı Danıştay Yargıtay üyelerinden bazı insanlar vardı ve ben vardım
Av. Ayten İzmirli: peki bu kriz masasına dâhil olduktan sonra sicil amirlerinizi aradınız mı?
Tanık Atilla Yücel: aramadım pazartesi günü direk okul komutanımıza bunun tekmilini verdim gelir gelmez o gün neden emir komuta zinciri içinde yapılacak o an için bir şey yoktu güvendiğim için böyle yere gittim dedim hatta ondan sonra da göreve devamım ile ilgili bu kadar şeyden sonra beni zaten dedim görev şey yapmam doğru değil dedim
Av. Ayten İzmirli: peki bu kriz merkezinde nerelere ulaştı oradaki insanlar ne yapıldı darbeyi önlemek için
Tanık Atilla Yücel: Yani o detaylarını bilmiyorum
Av. Ayten İzmirli: siz kaça kadar oradaydınız
Başkan Muhammed Yavuz: Bu sorulara cevap vermeye bilirsin olay ile ilgisi yok
Av. Ayten İzmirli: çok önemli tartışmayı önlemek için
Başkan Muhammed Yavuz: iddia makamının itirazı var bir tanığı yargılamıyoruz burada
Bu bölüme kadar verdiğimiz bilgileri ve adı geçen tanığın ifadesini dikkate alarak maddeler halinde konuyu analiz edersek;
- HSYK Başkanvekili ve üyeleri, Danıştay ve Yargıtay üyeleri, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı ve Başsavcı vekili, Emniyet Mensupları ve Asker kişiler darbeyi önleme kapsamında hangi amaca matuf bir kriz masası kurdular? Bu kriz masası görünümlü yargı darbesi aparatının, ihraç edilecek ve tutuklanacak hâkim ve savcılara yönelik çalışma yaptığı anlaşıldı. Darbe (!) asker tarafından yapılıyorsa öncelikle askeri unsurların bertaraf edilmesi gerekiyorken, hâkim ve savcılara yönelik bir hamle yapmanın darbeyi önlemekle ilgisi nedir? Tutuklanması öngörülen hâkim ve savcılara yönelik fişleme listeleri o gece hazırlanamayacağına göre, ortada bir darbe emaresi yokken bu listeleri hangi kritere göre hazırladılar, farzımuhal darbe girişimi olsa bile fişleme listeleri yargılamaya dayanak yapılabilir mi? Bu sorular soruldu ve tatminkâr cevaplar alınamadı.
- Ankara Hâkim Evi’nde Ankara Başsavcısı ve vekilinin soruşturma başlatmak için bulunduğunu, emniyet mensuplarının da adli kolluk görevini üstlendiğini varsayalım. Ancak atamalarını yapan HSYK başkanvekili ile etkili bir HSYK üyesinin bulunduğu ortamda Başsavcının bağımsız bir soruşturma yürütmesi mümkün müdür? Yine tüm illerdeki başsavcılara işlem yapmaları için talimat verildiğini anlıyoruz. Atamalarını yapan kurulun başkanvekili ile etkili bir üyesinin bulunduğu bir ortamdan gelen talimatlara başsavcıların tarafsız yaklaşmaları mümkün olabilir mi?
- Ortamda Danıştay ve Yargıtay üyelerinin, asker kişilerin ve birbiriyle ilintisiz birçok meslek mensubunun olduğunu anlıyoruz. Danıştay ve Yargıtay üyeleri ile HSYK mensuplarına darbeyi önleme bağlamında anayasa ve kanunlar herhangi bir görev yüklemişler midir? Duruşma sırasında avukatın da sorduğu gibi hiyerarşik üstlerinin bu toplantıya katılmaları konusunda bilgi veya onayı var mıdır? Eğer kanunda tanımlanmayan bir görev, hiyerarşi dışında icra ediliyorsa ortada paralel yapılanmanın somut örneği bulunmaktadır.
- Emrinde silahlı güç olmasına rağmen Deniz Kuvvetleri Komutanının otoparkta saklandığı bir ortamda, sivil kişiler, Ankara’nın göbeğinde, havada jetler uçuyorken toplanma cesaretini nasıl buldular? Bu hususu Dr.Hakim Albay Cemil Çelik de yazmış olduğu kitapta dile getiriyor. Kimlik ve karakterlerini bildiğimiz bu kişilerin cesaret timsali olmadıklarını biliyoruz. Bu rahat tavırların sebebi yüz yüze oldukları olayın gidişatından emin olmaları, hatta bu komplonun plan safhasında içinde bulunmaları olabilir mi? Bekir Bozdağ’ın o gün arkadaşlar silahlarını alıp gelmişti açıklamasını komik olmanın ötesinde inandırıcı buluyor musunuz?
- Avukat tarafından tanığa sorulan Ankara Hâkim evi kapsamındaki soruların duruşma hâkimi ve savcı tarafından engellenmesi, konunun kapatılmaya çalışılması bir endişenin mevcudiyetini gösterdiği gibi kurulmak istenen rejim yargısının kurulduğuna ve sorunsuz işlediğine işaret etmektedir.
Bu açıklamalar ve analizlerden sonra “olağanüstü bir durum vardı, farklı ve ilintisiz meslek gruplarının bir araya gelmesi normaldi” denilebilir. Bunun normal olduğunun kabul edilmesi için mesela -Emin Pazarcı’nın yazısında yer verilmeyen- Danıştay ve Yargıtay üyelerinin darbeyi önleme konusunda hangi faaliyetleri yaptığı izah edilmelidir. Darbe(!) karşıtı olduğunu ifade eden ordu komutanı seviyesinde insanlar varken, emekliliği düşünen bir İkmal Albay’ın oradaki varlığı kime ne fayda sağlayacaktır. Bu kriz merkezine masum yaklaşamıyor olmamızın sebebi o gece toplantıda yapılanın AÇIK BİR YARGI DARBESİ olmasıdır. Bugün muhalefet partilerinden, aydınlara kadar herkesin itirazı olan bu yargı rejiminin temelleri o gece atılmış, hâkimlik teminatı ayaklar altına alınmış, en üst yargı mensuplarının meslektaşlarının gözü önünde tutuklanması sağlanarak korku rejimi oluşturulmuştur. Darbe girişimi suçlamasıyla tutuklanan hâkim ve savcıların gerekçeli kararlarında darbe girişimi suçu yer almamış, uyduruk gerekçelerle üyelikten cezalar verilmiştir. Bu bile meselenin algı yönetimiyle ele alındığını, anayasa ihlalinin örgütlü, sistemli ve yalanlara bina edilerek yapıldığını göstermektedir. Bir hâkimi tutuklayan meslektaşı diğer bir hakim’in “darbe başarılı olsaydı sen beni tutuklayacaktın“ demesi yargı camiasının yalanla, korkuyla, menfaatle esir edildiğini göstermektedir. Bugün delilleriyle yapılan ifşaatlarda uyuşturucu kaçakçılığı, mafya ilişkileri, infazlar ve birçok suç ortaya saçılmasına rağmen tek bir savcının çıkıp dava aç(a)maması yargı darbesi sonucu kurulan rejimi gözler önüne sermektedir.