TCG MIZRAK II.K.ının yaşadıklarından 15Temmuz’u anlamak… -İkinci Bölüm-
Deniz Kuvvetleri yine her zamanki gibi kendisinden beklenenin üstünde bir gayret göstererek ne emeklerle ve gayretlerle yetiştirdiği personelini, asrın girişimcilik örneği ödülünü alabilecek Cihat Yaycı Dz.K.K. tasfiye kriterleri sayesinde kaybetti.
Deniz Kuvvetleri yine her zamanki gibi kendisinden beklenenin üstünde bir gayret göstererek ne emeklerle ve gayretlerle yetiştirdiği personelini, asrın girişimcilik örneği ödülünü alabilecek Cihat Yaycı Dz.K.K. tasfiye kriterleri sayesinde kaybetti.
İşin traji komik tarafı ise bu kriterlerin örnek gösterilerek diğer kuvvetlerde de uygulanmak üzere çalışmalarda bulunulması. Açıkcası Cihat Yaycı’yı çok takdir ediyorum. Kriterlere ilişkin sunumlarda yaptığı istatistik hilesi ile Türk Deniz Kuvvetleri personelini kandırmayı başarabilmektedir.
Hitap ettiği kitle zaten sinmiş, korkmuş. Aman, derinlemesine bir soru sormayayım, meslekten olurum anlayışı Cihat Yaycı’nın işini daha da kolaylaştırmaktadır.
Sunumlarda kullandığı genel bir taktik şu;
Belirlenen kriterlerden birkaç tane örneği seçiyor,
Örneğin yabancı dil notu kriteri. 5–6 personele ilişkin örnek veriliyor. Bu birkaç örnek süreçten etkilenen birçok personele mal ediliyor. Kriterlere ilişkin tüm örneklerinde bu taktiği uyguluyor. Kurgunun biraz daha geliştirilmesi lazım. Örneklemi arttırması lazım. Birkaç örnek ile 700 personel gömülmez.
İstatistik bilimine yeni bir ufuk açan Cihat Yaycı’ya istatistikçilerin borçlu olduğunu düşünüyorum. Babam ile görüşmemizden kesitlere devam edersek..
— Bu süreçte meslekte kalınmak isteniyorsa hiçbir konu hakkında yorum yapılmaması gerektiğini,
– MİT’te kontrolü ele geçirmek maksadıyla uğraşıldığı, yakın zamanda MİT’te tüm kontrolün derin devlet tarafından ele geçirileceği ve başına emekli bir subayın geleceğini,
– Doğu Perinçeğin söylemlerinin doğru şekilde takip edilmesi ve yorumlanmasının önemli olduğunu
ifade etmiştir.
Babamın yaptığı bu değerlendirmeler yakın arkadaş çevresinden elde ettiği bilgilerin bir yorumu olarak ele alınmalı. Babam ile görüşmemde kendisinin yaptığı yorumları analiz ettiğimde iki önemli sonuca varmış bulunmaktayım. Bu iki hususta babamın değerlendirmeleri neticesinde edindiğim bir nevi izlenimdir. Doğruluğu tartışılabilir.
– Birincisi; Doğu Perinçek ve onu destekleyen askeri personelin arka planda meşhur derin devlet tarafından kullanıldığı
– İkincisi; Yine meşhur derin devleti oluşturan kişilerin de patronları tarafından kullanıldıklarının farkında oldukları ve kullanılma tarihlerinin sonuna gelindiğinde kenara çekilmek zorunda kalacaklarının farkında olmaları,
Mesleği ile gönül bağı ilişkisi olması beklenen emekli subaylarımızın düzenli periyotlarla orduevlerinde, sivil destekli insan fişleme, kamuoyu oluşturma, darbe planlama, sivil iktidarın geleceğin belirleme gibi güncel adı ile cunta faaliyetlerini yürütmeleri…
Bu anlayış, halen daha TSK’da geçmişten gelen cuntacılık alışkanlıklarının farklı isim ve yapılarla devam ettirildiğini göstermektedir. Açıkçası bu duruma çok üzüldüm. Bu kadar çaba, gayret, emek birtakım ne idüğü belirsiz gruplar tarafından kullanılıp kenara koyulmak için mi ?
Onurla ve gururla giydiğim üniformamın, gurur duyduğum Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve Deniz Kuvvetlerinin içinde bulunduğu durum ….
Şimdi biraz düşünün !
Bir tarafta arka planda bu işleri çevirenler, insanları fişleyenler, birtakım kriterler uydurarak TSK’yı itibarsızlaştıranlar, zayıflatanlar
Bir tarafta arka planda bu işleri çevirenleri kullananlar, Bir tarafta bu gruplara mensup olmamalarından ötürü sahte darbe oyunu üzerlerine yıkılarak hapse atılanlar.
Bu görüşme sonrasında TSK’nın geleceği konusunda derin kaygılara ve düşüncelere kapıldığımı ifade etmeliyim. Ne yazık ki elden gelen birşey yok…TSK’da ne olursa olsun, ne yaşanırsa yaşansın, aldığım askeri eğitim ve disiplin çerçevesinde görevimi en iyi şekilde yapmaya devam edeceğime ilişkin bir kez daha kendime söz verdim.
Verdiğim bu söz çerçevesinde TCG MIZRAK II.K.’nı olarak tersane sonrasında TCG MIZRAK’ın eğitim periyodunun başarı ile icra edilmesinde elimden gelen her türlü gayreti gösterdim. Açıkçası zor bir periyottu. Çünkü personeli motive etmek eskisinden daha meşakkatliydi. Tersane periyodunda iki ayrı komutanla çalıştım ve personel tasfiye sürecinden dolayı tersanedeki mesai periyodumun çoğu komutan vekalet görevini icra etmek ile geçti. Taki Ekim ayında yeni komutan atanıncaya kadar.
Tersane sonrası göreve hazır olmak maksadıyla icra edilen eğitim periyodunu kazasız belasız başarılı bir şekilde ifa ettik. Babam ile Şubat ayında ikinci defa görüştüm. Bu defa kendisini Gölcük Batı lojmanlarında ikamet ettiğim evime davet etmiştim. Bu görüşmemde 15 Temmuz sürecine ilişkin dikkatimi çeken iki yorumu olmuştu.
15 Temmuz sonrası sürecin Hulusi AKAR ve Hakan FİDAN tarafından kontrol edildiği, Hulusi AKAR ve Hakan FİDAN’ın Cemaat mensubu olduğu.
Mart ayındaydık. TCG MIZRAK ile Akdeniz Kalkan Harekâtına katılmak üzere hazırlıklarımızı tamamlamıştık. Bu harekâta katılmadan önce de 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi maksadıyla Çanakkale’de gemilerin katılımı ile icra edilecek tören geçişine iştirak edecektik.
15 Mart günü görev süresince kullanacağım kıyafetlerimi gemiye yerleştirmemi müteakip akşam sularında TCG MIZRAK Komutanı Dz.Bnb. Adem YAYLA tarafından personelden iki kişinin 18 Mart günü icra edilecek tören geçişini izleyecek protokolde RTE’nin yer almasından dolayı seyre katılamayacağı, bu kişilerden birisinin geminin II.K.lık görevini deruhte eden şahsımın olduğu ifade edilmişti.
Ne bir tebliğ, ne bir kayıt. Sadece bir telefon görüşmesi ile II.K. nı olduğum, yaklaşık bir buçuk sene emeğimin geçtiği TCG MIZRAK hücumbotuna katılmam engelleniyordu. Hukuk dışı bir uygulama. Anladığım kadarıyla artık bazılarının gözünde güvenilir personel değildim. Sen git bunca sene çeşitli platformlarda çok kıymetli ve değerli silah sistem ve personele kumanda yetkisi ver, sonra bir gün artık sana güvenmiyoruz, seyre gelemezsin de. Çoçuk oyuncağına çevirdiler kurumu.
Seyre iştirak etmediğim periyotta ne izinli gözüküyordum, ne de mevcutta vardım. Bu husus gemi jurnaline dahi işlenmemişti. Aslında bu hususları yaşadığımız bunca trajediden dolayı basite indirgemeye başladık. Ancak bir hukuk devleti olabilseydik bu söylediklerim basit şeyler olmazdı. 90. İşin üzücü tarafı ise sonradan öğrendiğim kadarıyla seyire katılamayacağım öğlen saatlerinde belli olmasına rağmen TCG MIZRAK Komutanı Dz.Bnb. Adem YAYLA tarafından bu hususun akşam saatlerinde tarafıma telefonla iletilmesi.
Amaçlanan anladığım kadarıyla yasal olarak mesai saatleri içerisinde haklarımı korumamı engellemekti. O gün gemi komutanının şahsıma olan davranışları öğle saatlerinden itibaren 180 derece olumsuz şekilde değişiklik gösterdi. Bunun sebebini daha iyi anlıyorum şimdi. Yanılıyor olabilirim. Ama küçük bir ihtimal.
Part III
Bu olaydan sonra hafta sonu tayin olduğunu öğrendim. Tayinim TADAMERKOM’a çıkmıştı. Yeni görevim Elektronik Harp Koordinasyon Kısım amirliği idi. Evet üzülmüştüm. Ancak tarafıma yapılan seviyesizlik beni üzmüştü. Tayin olmam değil. Bunca yıllık tecrübeye sahip amirlerimin, komutanlarımın seviyesizliğine üzülmüştüm.
Yaşanan bu olay sonrasında yeni birliğim olan TADAMERKOM’a katıldım. Birliğe katıldığım ilk gün Birlik Komutanı Dz.Kur.Alb. Erhan AYDIN tarafından, tarafıma seni tanıyoruz, amirlerimle konuştum, sen güvenilir personelsin denmesi çok gülünçtü.
Benim güvenilir olup olmadığımı belirleyen amirlerim kimdi, bunu nasıl belirliyorlardı, güvenilir olmak ne demekti. Güvenilir olmasam Deniz Kuvvetleri’nde ne işim var. 8 sene öğrencilik, 14 sene meslek yaşantısı, toplamda 22 sene. Komutanın bu bilgilendirmesinden sonra tarafıma 15 Temmuz’da nerde olduğum, o geceyi nasıl yorumladığım soruldu. Ben de gemimin tersanede olduğunu ve bu yüzden seyre iştirak etmediğimi ve o gecenin tam anlamıyla bir tiyatro olduğunu ifade ettim. Bu yorumum kendisini çok şaşırtmamıştı.
TADAMERKOM’da ve Donanma’da cüzzamlı gibiydik. Mart ayında gemiden karaya tayin olanlar cüzzamlı muamelesi görüyordu. Bu personele diğer personel selam dahi vermiyordu. Selamdan kastım askeri selam değil, hal hatır sorma anlamında. Yönünü değiştirenler, görmezden gelenler, selam verdiğinde duymazlıktan gelenler…Tabii herkes böyle davranmıyordu ama çoğunlukla bu tür davranışlara tanık oluyorduk.
TADAMERKOM’da görev yaptığım sürece de elimden geleni yapmaya çalıştım. Ancak orada da engellerle karşılaştım.
– NATO’dan sorumlu personel sensin diyorlar. Internet üzerinden kendine ait şifre ile NATO personeli ile iletişim kurabileceksin deniyor. Şifre talep ediyoruz. Ancak şifre verilmiyor. Çünkü cüzzamlıyım.
– NATO Maritime Operations Working Group çalışmalarına katılacaksın deniliyor, ancak yurt dışı toplantılara gönderilmiyorum. Çünkü cüzzamlıyım.
– Hatta bu konu hakkında çok değişik bir gelişme yaşanıyor. 16–25 Ocak 2018 tarihleri arasında Berlin’de icra edilecek NATO MAROPS WG-2018 toplantısına iştirak edeceksin, gerekli çalışmaları yap deniliyor.
– Çalışmaları yapıyorum. Pasaportum olmadığı için pasaport başvurusunda bulunuyorum.
– Sonrasında o sıra birincim amirim olan Dz.Yb. Ebru Yekdane Ercüment’in dahiyane bir manevrası ile Donanma Komutanlığı üzerinden bir mesaj gönderilerek her zaman TADAMERKOM tarafından iştirak edilen toplantıya katılım için Harp Filosu Komutanlığından personel isteniyor.
– Bravo Zulu. Kurum kültürü bu olsa gerek. Kapalı kapılar arkasından iş çevirmek.
– Amfibi Hücum Helikopter Gemisi (Landing Helicopter Dock, LHD) TCG ANADOLU’nun etkin işletimi maksadıyla teşkil edilecek Açık Deniz Görev Grubu Karargahının Konseptini yazacaksın deniliyor. Çalışmaya başlıyorum.
– Yurt içi toplantılara katılıyorum. Ancak bu tip karargahların incelenmesi maksadıyla yurt dışına yapılan inceleme gezilerine iştirak edemiyorum. Çünkü cüzzamlıyım.
TADAMERKOM’da rahat bir mesai anlayışı bulunduğundan siyasete ilişkin konuşmalar yapmaya da zaman kalıyor.
Özellikle Doğu Perinçek sevdalısı subaylarımız tarafından Doğu Perinçek’in yaptığı konuşmalar hakkında bilgi veriliyor ve Doğu Perinçek’e olan sevgimiz iş ortamında, askeri ortamda dile getiriliyor. Şaşkınlıkla görsel ve işitsel hafızama işlediğim unutulamayacak sahneler ve yorumlar…
Meslek yaşantımda şu ana kadar siyasetin bu kadar yoğun konuşulduğu, Doğu Perinçek gibi bir siyasetçi hakkında övgülerin dile getirildiği başka bir dönem yaşamadım.
Aslında bu konuşmaları yapan birinci amirim olan Dz.Yb.Ebru Yekdane Ercüment’ten başkası değildi. Sağolsun arkamdan da epey atıp tutmuş olma ihtimali yüksek. Çünkü 15 Temmuz TSK tasfiye politikasından etkilenen çoğu subayın arkasından atıp tutmuştur. Hatta küfür etmekten dahi çekinmemiştir.
Bazı personelde klasik bir tepki anlayışı gelişti 15 Temmuz gecesinden sonra. Birisi açığa alınıyor, ben tahmin ediyordum zaten. Birisi gözaltına alınıyor, şu ana kadar hapse girmemesine şaşırmıştım zaten. Öncesinden hiçbir yorum yok, hiçbir tepki yok.
Olay olduktan sonra, kusuruma bakmayın leş yiyiciler misali, etkilenen kişi üzerinden gündem oluşturma, kendini aklama konsepti gelişti. Çok çirkin ama çok olağan hale geldiği için normal karşılanan bir davranış şeklini aldı bu husus Deniz Kuvvetleri’nde.
Bu konuda Deniz Kuvvetleri personelinin karnesi daha evvelden de çok iyi değildi aslında. Ancak ‘leş yeme’ örneklerinin bu kadar yoğun ve alçakça yapıldığı bu şekilde başka bir dönem yaşandığını düşünmüyorum. Dibi bulduk diyebilirim.
Tamam. İşyerinde siyaset konuşuldu. Bir siyasetçi övüldü bunu anladım, anlayabilirim.
Ancak anlayamadığım husus Taktik Geliştirme Grup toplantılarının ana maddesi olarak 15 Temmuz TSK tasfiye sürecini ele almamızdı. Bundan sonra sürecin ‘’Çok Kanlı Geçeceği’’, ‘‘Binlerce subay astsubayın’’ tutuklanacağı nasıl oluyor da sicil amirim olan Dz.Yb. Ebru Yekdane Ercüment tarafından bu toplantılarda dile getirilebiliyordu.
Bu husus görev yaptığım süre boyunca toplantılarda 3 defa, dinlenme aralarında birçok defa dile getirildi. Bu nasıl oluyor. Bu cesaretin kaynağı ne. Hiç tanımadığın subay astsubay askeri personel hakkında kulaktan dolma bilgilerinle atıp tutabiliyorsun.????!!!! ‘’Beyin Bedava’’ Bir yarbay nasıl bu kadar bilgiye hakim olabiliyor. Şaşılacak iş. Ama şaşırmıyorum. Çünkü 15 Temmuz’u da herkes biliyormuş.
Tam olarak zamanını hatırlamıyorum ama 2017 yılının sonlarında sınıf sıralamaları açıklanmıştı. Bu sıralamayı belli bir zaman sonrasında incelediğimde sınıfımda 2. veya 3.üncü iken nasıp olarak bulunduğum sınıfın sonlarına doğru itelendiğimi gördüm. Bu itelemenin sebebi TCG MIZRAK II.K.nı iken Komutan olarak atanan Dz.Bnb.Adem Yayla’nın verdiği sicil notu olduğuna ilişkin kanaatim çok yüksek.
Halbuki kendisi komutan olarak göreve atandığında gemiye kumanda etmeyi dahi bilmiyordu. Komutandır dışarıdan yanlış anlaşılmasın diye bir II.K. olarak arkadan süflelerle kendisine yardımcı oldum, (Normalde tam tersi olur).
3 aylık tim eğitimleri süresince tecrübe eksikliğine rağmen aldığı önemli kumanda sayısı 5’i geçmez. Bunları söylüyorum, bunlar olabilir komutan geldiğinde uzun bir ara vermiştir, farklı tip gemiden gelmiştir. Olmaması gereken bir gemi komutanın bu şekilde davranan bir ikinci komutanını sicilde gömmesi, Yoksa talimat alarak mı sicil verdin. Yaptığım hesaba göre bana 80 civarında not vermiş olması gerekiyor,
Vermiş olduğu sicil notunun normalde geçerli olmaması gerekiyor, çünkü bir önceki seneden 10 puan düşük bir sicil notununun verilmemesi gerekiyor sicil yönetmeliğimize göre. Dz.K.K. Sicil Şubeyi aradığımda, sicil kurulu tarafından şahsıma verilen sicilin uygun görüldüğünü öğreniyorum.
Bu sicili veren de bu sicili onaylayanlar da aslında suç işliyorlar, umarım bunun farkındadırlar. Yanılmıyorsam belirlenen isimlerin sicilleri sistemli şekilde bozuldu. Yazdıklarım belki önemsiz tali hususlar ancak şu yaşananların her birisi gelecek kuşaklar tarafından okunduğunda şaşılacak hadiseler olarak ele alınması kuvvetle ihtimal
İşin özü şu;
– 15 Temmuz’dan sonra uygulanan TSK Tasfiye Sürecinin belki de kapalı kapılar arkasında uzun yıllar boyunca yapılan fişlemelerin bir neticesi olduğunu düşünüyorum.
– Maalesef siyasi kanatta, askerde çok büyük bir tuzağa düşürüldü 15 Temmuz gecesinde ve sonrasında.
– Olan kişilere, ailelerine olduğu kadar ülkeye oluyor, ülke elden gidiyor. Kendi değerlerini kendi eliyle yıkan bir sistemin devamlılığından bahsedilemez.
– Umarım bu süreçte kananlar, kandırılanlar yaptıklarını düzeltmek adına adım atabilecek cesareti gösterebilirler, yoksa yaşadığımız şu dönemin bir ibret vesilesi olarak hatırlanmasına sebep olabilecek hadiselerle karşılaşılması süpriz olmayacak,
***
– Benim hikayem küçük ve basit.
– Deniz subaylarından çok daha kötü muamelelere tabi tutulan birçok personel var.
– Gözaltına alınan, hapse giren, işkence edilen, tüm mal varlığı elinden alınan, şerefi ayaklar altına alınan, ailesine kötü muamele yapılan, kaçırılan ..
Saymakla bitmez.
– Benim gibi küçük/büyük herhangi bir hikayesi olan her askerin hikayesini yazması gerektiğini düşünüyorum.
– Yaşananların unutulmaması adına,
– Yaşananların tarihimize ders olması adına,
– Yaşananların sorgulanması adına,
– Adaletin yerini bulması adına,
– Tarihe not düşülmesi adına bunun önemli olduğunu düşünüyorum.
NE 15 TEMMUZ GECESİNDE, NE ÖNCESİNDE VE NE DE SONRASINDA VATANINA BİR AN BİLE İHANET İÇERİSİNDE OLMAYAN SİLAH ARKADAŞLARIMA SELAM OLSUN….
KENDİ ÇIKARLARI İÇİN TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ ÜNİFORMASINI GİYEN, ARKADAŞLARINI KENDİ MENFAATLERİ İÇİN AŞLARINDAN, YURTLARINDAN EDEN, SUÇSUZ YERE HAPSE GİRMELERİNE SEBEP OLAN, ARKADAŞLARINI VE PERSONELİNİ NE İDÜĞÜ BELİRSİZ NEDENLERLE FİŞLEYENLERE DE …………………….. DİYECEK BİRŞEY BULAMIYORUM. YAPTIKLARINIZ SİZE YETER.