15 Temmuz: Planlayan Erdoğan, Uygulayan Akar ve Komutanlardı…

Düğmeye 2014 yılında basıldı

15 Temmuz‟a Türkiye’yi taşıyan bilinçli kampanya, aslında 2014 Haziran ayı başlarında Akşam gazetesinin manşetiyle başlatıldı. “Biri Kuvvet Komutanı 40 General ve Amiral Paralel Yapıdan” şeklinde manşet, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hulusi Akar’ı “paralel” ve “cemaat mensubu” olmakla suçluyor ve o ana kadar Ordu’ya yapılan en büyük saldırıya imza atıyordu. Gazetenin patronu Erdoğan’a oldukça yakın olanlardan Ethem Sancak, Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ocaktan, manşetin suflörü ise Erdoğan’dı.

Akar’la başlayan bu saldırı Kuvvet Komutanları ve diğer generaller/amiraller ile devam etti. Öyle ki Orgeneraller Abidin Ünal, Salih Zeki Çolak, Galip Mendi ile çok sayıda general/amiral Paralel Devlet Yapılanması üyeleri olarak fişlendi. Bir kısmı kamuoyuna da yansıyan fişlemeler incelendiğinde, listelerin büyük oranda Balyoz, Ergenekon ve Askeri Casusluk davalarında yargılanan bazı askerlerin sübjektif değerlendirmeleriyle oluşturulduğu, fişlemeye TSK içindeki Erdoğan taraftarı askerlerin hukuksuzca yürütülen bu sürece MİT’in ve Emniyet’in tam angaje olduğu ortaya çıkıyor. Erdoğan’ın fişlemeleri kullanarak TSK’ya yaptığı baskının kurumu hukuk zemininin dışına ittiği, hatta komutanları da hukuksuz fişlemelere ortak ettiği anlaşılıyor. 15 Temmuz öncesi giderek yoğunlaşan manipülatif fişleme furyalarıyla ve yargılama tehditleriyle TSK’nın kasıtlı olarak tam bir kaos ortamına sokulduğu görülüyor.

Aylarca darbe beklentisi pompalandı

15 Temmuz gecesi yaşananları isabetli değerlendirebilmek için olayların öncesinde Türkiye’nin soluduğu havayı ve bunun yansımalarını ortaya koymak sağlıklı bir yaklaşım olsa gerek. Bir yanda, had safhada terör tehdidi, ülkenin Güneydoğusunda kuşatma altına alınmış mahalleler ve şehirler, her an patlamaya hazır sosyal gruplar, ülke geneline yayılabilecek büyük bir huzursuzluk beklentisi, ayrışmış bir toplum görüntüsü ve yangına sürekli körükle giden yöneticiler… Diğer yanda, bürokraside hızını kesmeyen Cemaat tasfiyeleri, Ordu içinde büyük bir tasfiyenin hazırlığına dair yüzlerce haber, generallerin ve amirallerin tutuklanma kararları… Ve Erdoğan yanlısı medya ile Ergenekon-Balyoz-Askeri Casusluk davası sanıkları tarafından yönlendirilen ve ‘ulusalcı’ olduğunu ileri süren medya kanalları tarafından sürekli pompalanan darbe beklentisi…

Darbenin altyapısı için atılan son adımlardan biri baĢlatılan tutuklamalardı. Haberin tarihi 10 Temmuz…

Askeri bir harekâtın planlamasında ilk aşamalardan biri harekâtın yapılacağı ortamın şekillendirilmesidir. Diğer bir ifadeyle, harekât öncesinde koşulları olabildiğince uygun hale getirmek için bir takım ön hazırlıklar yapılır. Dost kamuoyunun ve karşı tarafın algısının şekillendirilmesi de bu faaliyetlerden birisidir.

Bu yaklaşım sadece askerler değil, sivil ve politik aktörler tarafından da uygulanmaktadır. Nitekim 15 Temmuz öncesinde havuz gazetelerinde ve “ulusalcı” medyada çıkan haberler ve köşe yazılarına bakıldığında, ortamı şekillendirmek amaçlı yoğun bir algı çalışması yapıldığı açıkça görülüyor. 15 Temmuz’dan aylar öncesinden başlayarak, havuz medyasının başını çektiği gazete manşetlerinde, Fuat Uğur, Rasim Ozan Kütahyalı gibi havuz medyası yazarlarının köşelerinde ve Mustafa Önsel , Osman Başıbüyük gibi Balyoz/Ergenekon sanıklarının yazılarında sık sık;


 Ordu içinden büyük bir grubun Ağustos Şurasında tasfiye edileceği,

 Yürütülen soruşturmalar kapsamında birçok generalin ve askerin tutuklanacağı,

 Dolayısıyla bir darbe yapmanın bu kişilerin son şansları olduğu,

 Bu nedenle bu ekibin Ağustos şurası öncesi kaçınılmaz olarak bir darbe girişiminde bulunacağı yoğun ve koordineli şekilde işleniyordu.

15 Temmuz günü manşeti

Yürütülen propagandanın temel unsurlarından birisi, hükümetin yapmak istediği tasfiyelerin Akar ve mevcut Komuta Kademesi tarafından engellediği mesajıydı. Böylece iki yönlü algı oluşturularak, bir yandan toplumda darbe ihtimali algısını uyarmak ve pekiştirmek hedefleniyor, diğer taraftan TSK personelinde “bir darbe olursa bu emir komuta zinciri içerisinde Akar’ın ve Kuvvet Komutanlarının başını çektiği bir hareket olacak” algısı oluşturulmaya çalışılıyordu. Nitekim 15 Temmuz’da bu çalışmaların istenen sonucu büyük oranda verdiği görülüyor…

Erdoğan 15 Temmuz hazırlığında askerlerin önünde gidiyordu

Marmaris iddianamesinin “Eylemin Planlanma Aşaması” bölümünde, TSK”da 15 Temmuz hazırlıklarına 8 Temmuz 2016 tarihinde başlandığı ileri sürülüyor; Erdoğan’ın Marmaris’te kaldığı villanın sahibi Serkan Yazıcı Meclis Araştırma Komisyonuna verdiği ifadede, Erdoğan’ı 5 Temmuz’da bayramlaşmak için aradığını ancak görüşemediğini, sadece Koruma Müdürü Muhsin Köse ile görüşebildiğini söyledi. Yazıcı, Erdoğan ile NATO zirvesi dönüşü 9 Temmuz’da görüştüğünü ve Marmaris’e davet ettiğini ifade etti. Bu ifadelere göre, Erdoğan Marmaris’e gelme kararını 9-11 Temmuz arasında vermiş olmalı.

Yazıcı’nın Erdoğan’ı aradığı günün ertesinde (6 Temmuz 13.55’te) Dalaman Havalimanında ilginç bir gelişme yaşandı. TC-ATA‟nın 15 Temmuz’da Havalimanında park edeceği yere bakan kameraya müdahale edildi. Bu durum 15 Temmuz’dan sonra yapılan incelemede ortaya çıktı ve 21 Temmuz 2016 tarihli resmi inceleme ve Tespit Tutanağıyla kayıt altına alındı. Ahaber bu müdahaleyle ilgili tutanağı izleyicilerle paylaştı. Erdoğan Marmaris’e gelme kararını 11 Temmuz’da verdiğine göre, darbecilikle suçlanan askerlerin Erdoğan daha kararını vermeden beş gün önce -6 Temmuz’da- TC-ATA uçağının 15 Temmuz’da Marmaris’e geleceğini bilmeleri ve bu müdahaleyi yapmış olmaları olanaksız. Dalaman Havalimanında, günler sonra TC-ATA uçağının park edeceği yere bakan kameraya 6 Temmuz’daki hassas müdahaleyi ancak Erdoğan’ın kontrolündeki kişiler yapmış olabilir.

Darbeye mazeret oluyor denilen yasa 14 Temmuz’a yetiştirildi

Kamuoyunda EMASYA (Emniyet Asayiş Yardımlaşma) protokolü olarak bilinen, ‘Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı arasındaki 5442 Sayılı İl İdaresi Kanunu 11/D Maddesi Gereğince Alınması Gereken Müşterek Tedbirlere İlişkin Protokol‟, 2010 yılında AKP Hükümeti tarafından “Darbeye zemin hazırladığı” gerekçesiyle iptal edilmişti. İlginç şekilde, EMASYA Protokolünü tekrar yürürlüğe koyan 6722 sayılı yasa, 15 Temmuz’a haftalar kala, Haziran ayında bizzat Başbakan Binali Yıldırım tarafından Meclis gündemine getirildi. Hükümet yasanın biran önce kabulü için yoğun gayret gösterdi.
TBMM’den hızla geçirilen yasa, imzalanması için 13 Temmuzda uçakla Marmaris’e gönderildi. Erdoğan’ın süratle onayladığı kanun 14 Temmuz’da Resmi Gazete’de yayınlandı ve 15 Temmuz’dan bir gün önce devreye konuldu.

Yasa, 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 11 inci maddesine aşağıdaki eklemeyi yapıyor;
“Genel kolluk kuvvetlerinin imkân ve kabiliyetlerini aşan durumlarda terörle mücadele için gerekli olması veya terör eylemlerinin kamu düzenini ciddi şekilde bozması hâlinde, İçişleri Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararıyla Türk Silahlı Kuvvetleri görevlendirilebilir…

Görevlendirilecek Türk Silahlı Kuvvetleri birliklerinin çapı, teşkilatı, konuşlandırılacağı yerler, emir komuta ilişkileri, kuvvet kaydırılması ve bu kapsamda gerekli görülen diğer hususlar Genelkurmay Başkanlığı tarafından belirlenir. Görevlendirilen Türk Silahlı Kuvvetleri birlikleri ve personeli, kendi komutanının sorumluluğu altında ve onun emir ve talimatlarına göre 4/1/1961 tarihli ve 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda belirtilen yetkiler ile kolluk kuvvetlerinin genel güvenliği sağlamada sahip olduğu yetkileri kullanarak verilen görevleri yerine getirir.”

SONRAKİ YAZI “Akar ve Komutanlar Erdoğan’ın tuzağına uydu “

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *