15 Temmuz İddianameleri Hukuk Metedolojisine Aykırı
15 Temmuz iddianamelerini incelerken genelde odaklanılan husus olayın Erdoğan ve ortakları tarafından planlandığını gösteren bilgi ve çelişkiler. Fakat iddianamelerin en az bu hususlar kadar önemli bir yönü daha var. İddianameler hukuk metodolojisine aykırı şekilde oluşturulmuş ve bu nedenle geçerlilikleri konusunda büyük sorun var. Aslında iddiadan daha çok iftira için dizayn edildikleri oldukça belli. Farklı iddianamelerde aynı metodoloji hatasıyla sanıkların suçlu durumuna düşürülmesi, bu hataların örgütlü bir manipülasyon olduğu anlamı taşıyor.
Meselenin daha kolay anlaşılması için öncelikle hukuk metodolojisinden kısaca bahsetmekte fayda var. Hukukçulara göre adli süreçlerde kullanılması gereken hukuki metodolojinin temel bilimsel yöntemi Tümdengelimdir. Hatta bazı kaynaklara göre Tümdengelim için hukuk sistemini ayakta tutan omurga olduğu söylenebilir.(1)
Bu yöntemi uygularken hukuki metodoloji temel olarak kanunu, ikinci olarak yaşanan durumu ele alır ve bu iki durum uyuşuyorsa (kıyas yoluyla olayın kanun kapsamına girdiği kesinse) çıkarımda şüpheliye ceza verilmesini öngörür. Normal bir ülkede hukukta en fazla enerjinin bu kıyaslama kısmında harcandığı söylenebilir.(2)
Çıkarıma, yani kişinin suçlu olduğu sonucuna varılmadan önce hukuk metodolojisi, durumun kanun kapsamına girdiğinin ispatlanmasını ister. Bu durum, mantık ve bilimsel araştırmalarda da aynı şekilde geçerlidir. Aşağıdaki bahse konu metodoloji tablo şeklinde sunulmuştur.
Büyük ve Küçük Önerme ile Vargı Tablosu (3) |
Büyük Önerme (Hukuki Norm/Hukuk Kuralı): (Y) Yasa çerçevesinde ele alınan tüm somut durumlar için (H) hukuksal sonucu geçerlidir. |
Küçük Önerme (Durum/Olay) : (S) Somut olayı (Y) Yasası kapsamındadır. |
Vargı: (S) O halde (S) Somut olayı için (Y) Yasasına göre (H) hukuksal sonucu geçerlidir. |
Bu metodolojiyi bir örnekle somutlaştırabiliriz. Örneğin;
1.Öncül (Büyük Önerme) : TCK md.81 kapsamında gerçekleştirilen kasten adam öldürme durumları için müebbet hapis cezası öngörülür.
2.Öncül (Küçük Önerme) : A’nın B’yi öldürmesi kasten adam öldürme suçu kapsamına girer.
Çıkarım : O halde A, müebbet hapis cezası almalıdır.
Yukarıda görülen argüman yapısı Tümdengelim şeklindedir. Bilimsel yönteme göre bu tür argümanlardan yapılan çıkarımlar ya doğrudur, ya da yanlıştır. Çıkarımın doğru olabilmesi için bütün öncüllerin tamamen doğru ve kesin gerçekler olması, öncüllerin varsayım taşımaması ya da taşıyorsa bu varsayımların da tamamen gerçek olması gerekir. Çıkarım ise öncüllerden zorunlu olarak ortaya çıkan sonuçtur. Tümdengelimde çıkarım, öncülleri içerik yönünden ne aşmakta ne de ona yeni bir şey ilave etmektedir. Bu nedenle öncüller doğru ise çıkarımın yanlış olması olanaksızdır. Çıkarım, öncüllere bir şey katmaması durumunda başarısızlık tehlikesi olmaksızın daima uygulanabilir.(4) Sanık hakkında mahkumiyet kararı verilebilmesi için ilgili suçu işlediği kesin bir şekilde ortaya konulmalıdır. Şüphe mevcutsa bundan sanık yararlanır. (5)
Kısaca, hukuk metodolojisi mantık biliminin ortaya koyduğu bir metodolojidir ve en temel mantık kuralı olan kıyas yoluyla çıkarımı, yani tümdengelimi kullanır. Bu metodolojinin mantık kurallarına uygun kullanılmaması durumunu “mantık manipülasyonu” olarak adlandırabiliriz. 15 Temmuz iddianamelerindeki bir çok iddia ise bu mantık manipülasyonlarından ibaret.
Jandarma Okullar Komutanlığı İddianamesindeki Mantık Manipülasyonu Örnekleri
Aşağıdaki paragraf Jandarma Okullar Komutanlığı personelini kapsayan iddianameden alındı.(6) Öncelikle bu paragraftaki suçlamaları inceleyelim.
“Şüpheli Abdullah Serdar Acar’ın Beytepe Okullar Komutanlığı İletişim Grup Başkanlığında yüzbaşı rütbesiyle görev yaparken darbe gecesi Karargah Binasına geldiği, 3 nolu nizamiye bölgesinde sevk ve idare görevi yaptığı, darbe girişimine silahlı ve hücum yelekli olarak katıldığı, 3 nolu nizamiye bölgesinin çevre emniyetini aldırdığı, bu şekilde üzerine atılı Anayasayı İhlal, Cebir ve Şiddet Kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisin Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs, Cebir ve Şiddet Kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs, Askeri Komutanlıkların Gasbı, Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçlarını işlediği..”
Görüldüğü gibi iddianamede Serdar Acar’ın kendi birliği dışına çıkmadığı ve birliği emniyete almayla ilgili faaliyetlerde bulunduğu tespit edilmiş. Savcı ise iddianamede bütün bu faaliyetlerin Anayasayı İhlal suçu (ve diğer darbe suçları) kapsamına girdiğini savunuyor.
Daha dikkatli bakılırsa savcının kullandığı ifade “..nizamiyenin emniyetini aldırdığı, bu şekilde Anayasayı İhlal…suçunu işlediği” şeklinde. Nizamiyenin emniyetini aldırmanın Anayasayı İhlal suçuyla, TBMM’yi ya da Hükümeti ortadan kaldırmakla ne tür bir bağlantısı olduğu iddianamede ortaya konulmamış. Çünkü böyle bir bağlantı mevcut değil.
Bu paragrafta savcının iddiasını hukuk metodolojisi açısından uygun formatta yeniden derlersek:
1.Öncül (Büyük Önerme) : Darbe girişimi (Anayasayı ihlal vs.) kapsamında gerçekleştirilen her fiil için müebbet (ya da duruma uygun olan) hapis cezası öngörülür.
2.Öncül (Küçük Önerme) : Sanığın bulunduğu birliğin nizamiyesinin emniyetini aldırması darbe girişimi suçu kapsamına girer. (Kıyas Manipülasyonu)
Çıkarım : O halde sanık müebbet hapis cezası almalıdır.
Bir subayın kendi görevli olduğu birliğin nizamiyesini emniyete aldırmasının darbeyle bir alakası olamayacağı, akli dengesi yerinde olan herkesin kolayca anlayabileceği bir durum. Buna karşın savcı, iddiasını derlerken nizamiye emniyetinin aldırılmasını “Anayasayı ihlal, TBMM’yi ortadan kaldırmaya teşebbüs, hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs, terör” gibi suçlarla kıyaslayarak bu suçların kapsamına girdiği sonucuna varıyor. Bu kıyaslamanın yanlışlığını anlatmaya sanırım gerek yok. Savcının oluşturduğu bu argüman net bir kıyas manipülasyonu içeriyor ve hukuki olarak geçersiz bir argüman.
Peki bu işin aslı nedir? Serdar Acar’ın bahse konu davranışlarına bakıldığında bir darbe girişiminden ziyade, sanıklar tarafından ifade edildiği şekilde “Terör İhbarı”na karşı alınan tedbirler olduğu anlaşılıyor. Diğer örnekler de bir arada görüldüğünde mesele daha açık anlaşılabilecektir. Diğer sanıklar için özet olarak;
* Şüpheli Abdullah Serdar Acar’ın, Beytepe Okullar Komutanlığı 3 nolu nizamiye bölgesini emniyete aldırdığı,
* Şüpheli Cemil Çetin’in Beytepe Okullar Komutanlığı nöbetçi amiri olarak askerlere cephane dağıttığı,
* Şüpheli Coşkun Kazankaya’nın Beytepe Okullar Komutanlığı 3 nolu nizamiyenini emniyetini aldırmak üzere personeli sevk ve idare ettiği, 3 nolu nizamiyenin giriş ve çıkışını bariyerlerle ve araçlarla kapattırdığı, silahlı ve hücum yelekli olarak orada bulunduğu
* Şüpheli Nurettin Özdoğan’ın Jandarma Okullar Komutanlığı Karargah Binasına geldiği, lojmanlar bölgesi ile Anıtlar bölgesinde emrindeki 8-10 civarında kursiyer teğmeni sevk ve idare ettiği, silahlı ve hücum yelekli olarak orada bulunduğu,
* Şüpheli Özkan Doğanay’ın Şehit Orgeneral İsmail Selen Kışlasının giriş ve çıkışlarını kontrol altına aldırdığı, darbeye iştirak eden teğmenleri tertipleyerek Karargahın ele geçirilmesi ve kontrol altına alınmasını sağladığı,
* Şüpheli Ramazan Atım’ın Jandarma Okullar Komutanlığında 1 nolu nizamiye bölgesinin çevre emniyetini sağlayacak şekilde tertip aldırdığı, nizamiyenin giriş ve çıkışlarını bariyerlerle ve araçlarla kapattırdığı, nizamiye bölgesinde bulunan nöbetçi personelin cep telefonu ve silahlarını toplattığı, silahlı ve hücum yelekli olarak orada bulunduğu,
* Şüpheli Tarık Görener’in Jandarma Okullar Komutanlığında Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayına giderek 8.000 adet mermi aldığı ve Jandarma Okullarına getirdiği…kursiyer teğmenleri gruplara ayırarak onlara silah ve mühimmat dağıttığı, onları silahlı ve mühimmatlı olarak kışlanın değişik bölgelerine gönderdiği,
* Şüpheli Yusuf Yiğit’in kayıt kabul ve 1 nolu nizamiye bölgesinin çevre emniyetini aldırdığı, giriş ve çıkışları bariyerlerle ve özel araçlarla kapattırdığı, silahlı ve hücum yelekli olarak orada bulunduğu,
ifade edilmektedir.
Görüldüğü gibi iddianamede geçen askerlerin davranış paternlerinin tamamı birliklerinin emniyetini almak üzere hazırlık yapmaları şeklinde. Fakat iddianame bu davranışları, şüphelilerden Ali Bozgeyik için kullanılan “Jandarma Okullar Komutanlığında kalarak orada gerçekleştirilen darbe teşebbüsü faaliyetlerine iştirak ettiği” ifadesinde görüldüğü gibi darbe faaliyeti olarak nitelemektedir.
Halbuki bütün şüphelilerde görülen ortak davranış, bulundukları kışlanın “emniyete alınması” davranışıdır. İddianamede de bu ifade kullanılarak aslında kışlanın bir tehditten korunmak üzere emniyete alındığı itiraf edilmektedir. Bu durumda ortaya çıkan tablo, şüpheli askerlerin birliklerini bir tehdide karşı koruma sorumluluğunu yerine getirdikleri şeklindedir.
O halde iddianamede askerin bir terör ihbarına karşı silah kuşanarak kendi birliğini emniyete almasını, darbe girişimi kapsamına sokmak için “kıyas manipülasyonu” uygulanmaktadır.
Bunların yanı sıra, iddianamenın bahse konu askerlerin kendi birliklerinin emniyetini sağlamakla “darbe girişiminde bulundukları kanısına nasıl varıldığı” anlaşılır değil. Darbe girişiminin hedefi siyasi otoritenin kontrol altına alınması olduğuna göre, şüphelilerin askeri açıdan darbeye yönelik hiç bir önemi olmayan Jandarma Okullar Komutanlığı’nda kalarak burayı koruma altına almasının hiçbir mantığı olamaz. Bu hareket tarzı öncelikle askeri planlamanın temel prensiplerinden “kuvvet tasarrufu” prensibine aykırıdır. Gerçek bir darbe girişiminde okuldaki personele siyasi otoritenin ele geçirilmesine katkı sağlayacak bir görev verilirdi ve bu personel harekât açısından hiç bir önemi olmayan bir binaya hapsedilerek ziyan edilmezdi.
İddianamede bulunan büyük mantıki bir boşluk, bu askerlerin hangi tehdide karşı kendilerini ve birliklerini koruma ihtiyacı hissettiğidir. İddianame koruma davranışını kabul ederken, sanıkların birliklerini neden koruma ihtiyacı hissettiğine değinmemektedir. Sanık ifadelerine göre terör ihbarı nedeniyle hazırlıkların başladığı anlaşılmaktadır ve ortaya çıkan davranış paternleri bu ifadeleri desteklemektedir. (7)
Teröre Karşı Hazırlık Emrini Verdiği Personeli Darbeci Konumunda Bırakan General : Arif Çetin
Askerleri kendi kışlasını korumak zorunda bırakan ise anlaşıldığı kadarıyla Erdoğan ve TSK içindeki işbirlikçileri. Olayların gelişimine bakıldığında askerlerin teçhizat giyip eline silah almasını sağlayarak bu durumu darbeye bağlamak üzere bir plan yapıldığı anlaşılıyor. TSK genelinde terör ihbarını ortaya atanın MİT’in 4 Temmuz’da Genelkurmay’a gönderdiği mesaj olduğu basında yer aldı. 14 Temmuz’da Genelkurmay’dan TSK geneline muhtemel terör eylemleriyle ilgili gönderilen mesaj, MİT’in bu mesajına dayanıyor.(8) Aynı gün askerin EMASYA kapsamında teröre karşı birlik komutanı sorumluluğunda kışladan çıkarak müdahale etme yetki ve sorumluluğu veren ve Erdoğan’ın onayladığı kanun Resmi Gazete’de yayınlanıyor.(9) Yani, terör ihbarının altyapısı MİT ve Erdoğan tarafından hazırlanmış.
Jandarma Okullar Komutanlığın’daki personeli terör ihbarıyla harekete geçirilmesinin ise kumpas için TSK içinde görev verilen işbirlikçilerle ilgisi olduğu anlaşılıyor. Dönemin Jandarma Harekât Başkanı Arif Çetin, komutanlıkta gece eğitimi maksadıyla bulunan Fazıl Ergün’ü arayarak silahlı kuvvetlere karşı terör saldırısı olabileceğini ve taburunu hazır tutmasını söylüyor.(10)
Arif Çetin daha sonra Jandarma Okullar Komutanlığı’na Veli Tire’yi silahlı olarak göndererek çatışma çıkarmasını sağlıyor. Bu çatışma bahane edilerek Çetin’in teröre karşı görevlendirdiği personel darbeci konumunda bırakılmış oluyor. Aşağıdaki görselde Fazıl Ergün’ün, Veli Tire’nin ani saldırısına yönelik ifadesi görülüyor.(11)
Aşağıda, komisyon tutanaklarından alınan Arif Çetin’e ait, Veli Tire’yi Jandarma Okullar Komutanlığı’nda görevlendirdiğine dair ifade görülüyor.(12)
Benzer bir örnek yine Arif Çetin koordinesinde Jandarma Genel Komutanlığı’nda yaşandı. Güven Şağban ile Aziz Yılmaz gibi Balyoz sanığı albaylar saat 22:30 civarında Jandarma Genel Komutanlığı nizamiyesindeki nöbetçi personele silah çekerek tacizde bulundu ve komutanlığa Arif Çetin koordinesindeki saldırılar bundan sonra başlatıldı. Aşağıdaki görselde, henüz olaylar başlamamışken Güven Şağban’ın nöbetçi personele silah çekerek yaklaştığı ve niyetinin personeli taciz etmek olduğu açıkça görülüyor.(13)
Yani kısaca terör ihbarını ortaya koyan MİT, Jandarma Okullar Komutanlığı’ndaki bir takım personele terör tehdidi nedeniyle hazırlık emri veren Arif Çetin, sonra bu birliğe Veli Tire’yi göndererek çıkardığı çatışmayla, terör ihbarı bahanesiyle hazırlık yaptırdığı personeli darbeci konumuna düşüren yine Arif Çetin. Bu hususlara bakıldığında Arif Çetin’in jandarma personelini bir kumpasa sürüklediği ve Balyoz sanıklarının da kumpası işletenler arasıda yer aldığı anlaşılıyor. Savcıların ise bu kumpası iddianamelerde yaptıkları mantık manipülasyonlarıyla devam ettirdiği ortaya çıkıyor. Bu durum, 15 Temmuz kumpasının geniş kapsamlı bir örgütlenmeye dayandığını gösteren buzdağının yalnızca görünen yüzü.
Sultanbeyli/Orhanlı, Hava Harp Okulu ve Harp Akademileri Komutanlığı İddianamesindeki Mantık Manipülasyonu Örnekleri
Benzer mantık manipülasyonları diğer 15 Temmuz iddianamelerinde de mevcut. Genellikle hiç bir şekilde suç isnat edilemeyen personel için bu tür mantık manipülasyonları kullanıldığı anlaşılıyor.
Aşağıdaki kısım Hava Harp Okulu öğrencilerini içeren Sultanbeyli/Orhanlı iddianamesinden.(14) Olay kısaca bazı öğrencilerin kamp yaptığı Yalova Hava Meydan Komutanlığından otobüse bindirilerek Hava Harp Okulu’na intikale geçirilmesinden ibaret. Savcı, iddiasında öğrencilerin kanunsuz emri sorgulamaksızın yerine getirdiğini, bu nedenle darbe suçu işlediğini savunuyor. Savcının kanunsuz emirden kastettiği de öğrencilerin o gece gerçekleştirdiği tek eylem olan “otobüse binmek”. Bu ifadeler aşağıdaki kısımlarda açıkça görülüyor. Yani savcı, öğrencilerin eylemiyle “anayasal düzeni ortadan kaldırmak..” gibi darbe kapsamındaki suçları kıyaslayarak, akla ziyan şekilde “otobüse binmek” eyleminin darbe suçu teşkil ettiğine karar veriyor.
Aynı iddianamede dikkat çeken başka bir nokta da ölüm ve yaralanmalarla ilgili.(15) İddianamede aşağıda görülen bölümde müştekilerden Dursun Yazıcı ve Kemal Karavuş’un yaralanmalarının yargılanan şüphelilerle ilgisi olmadığı açıkça ifade ediliyor. Buna karşın savcı, bulguların aksine yaralanma suçunu yargılananlardan seçtiği bir grubun üzerine atıyor.
İddianamede 15 Temmuz’un gerçek yüzünün anlaşılmasını sağlayan bölüm ise “ölümler”. İddianamede, maktüllerin tamamının tek bir kurşun ile, çoğunlukla kafasından vurularak şehit edildiği belirtiliyor. Buna karşın hiçbir şehitte mermi çekirdeğine rastlanmadığı ifade ediliyor.
Bu ölümlerin yargılanan askerlerce yapılmadığı oldukça açık. Bütün ölümlerin tek bir mermiyle gerçekleştirilmiş olması tesadüfle açıklanamaz. Olaylar daha çok keskin nişancılar tarafından gerçekleştirilmiş gibi görünüyor. Ölümlere yol açan mermi çekirdeklerinin bulunarak analiz edilmemesinin ise iki nedeni olabilir; ya mermiler yok olan özel bir tür, ya da gerçek faillerin anlaşılmaması için mermi çekirdekleri bir şekilde gizlendi. Bu olay, profesyonel bir ekip tarafından o gece gişelerdeki askerlerin suçlu konumda bırakılması için bir tuzak kurulduğunu açıkça gösteriyor.
İddianamenin aşağıda görülen diğer bir bölümünde de savcı, deliller aksini göstermesine rağmen, bölgede gerçekleşen ölüm ve yaralanmaların sorumluluğunun tamamının yargılanan askerlerin üzerine atılması gerektiğini ifade ediyor. Yani, açık bir şekilde ölen ve yaralananların üzerindeki mermilerin kimin silahından çıktığına bakılmaksızın suçun askerlere atılması gerektiğini söylüyor. Anlaşılan o ki savcı, iddianamede yaptığı manipülasyonlarla ölüm ve yaralanmaların suçunu yargılanan askerlere ve masum harbiyeli öğrencilere atmaya, gerçek failleri ise korumaya çalışıyor.
Aşağıdaki bölümde İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi HHO ile ilgili Bilirkişi Raporu’ndan alınan bir savunma görülüyor.(16) Rapordan şüpheli Demirci’nin herhangi bir somut olaya karışmadığı anlaşılıyor. Buna karşın, Jandarma Okullar Komutanlığı iddianamesindekiyle aynı şekilde, Süleyman Demirci terör tehdidine karşı kendi birliğinin emniyetini almak suretiyle darbeye teşebbüs etmekle suçlanıyor.
Aşağıdaki örnek de Harp Akademileri Komutanlığı ile ilgili iddianameden.(17) İddianameye göre şüpheli Mehmet Gür’ün iki eylemi mevcut; 1.Kara Harp Akademisine uğraması, 2.Nizamiyeden çıkmaya çalışması. Yani aslında Mehmet Gür’ün somut bir eylemi mevcut değil. Savcı, bu mekânlarda darbeyle ilgili olduğu iddia edilen personelin bulunması nedeniyle Mehmet Gür’ün darbe suçu işlediğini iddia ediyor. Hukuki açıdan ifade edilirse, savcı, Gür’ün Kara Harp Akademisi’ne gitmek ve nizamiyeden çıkmayı istemek suretiyle darbe girişiminde bulunduğunu iddia etmiş oluyor. Zannediyorum bu iddianın ne kadar art niyetli ve mantıktan yoksun olduğunu açıklamaya gerek yoktur.
–
Kısacası, adli süreçler hukuka uygun olarak işletilmelidir. Örneklerden anlaşılacağı gibi, 15 Temmuz iddianameleri, çoğunlukla fişlenmiş personeli suçlamaya yönelik olarak mantık manipülasyonları üzerine kurulu argümanlara dayanıyor. Savcıların hukuk metodolojisine aykırı olarak oluşturduğu hatalı argümanlar, iddianamelerin hukuki olarak geçersiz olduğunu gösteriyor. Bununla birlikte Jandarma Okullar Komutanlığı iddianemesinde olduğu gibi pek çok iddianamede askerin kendi birliğininin emniyetini alma çabasında olduğundan bahsediliyor. Fakat “neden korunmaya çalıştıkları” hususuna iddianamelerde girilmiyor. Meseleyi yakından incelediğimizde ise Erdoğan ile TSK içindeki işbirlikçilerinin oluşturduğu bir kurgu çerçevesinde personelin tuzağa düşürüldüğü anlaşılıyor. Özellikle Orhanlı Gişelerinde yaşanan ölümler, asker ve öğrencilerin üzerine suç atılması için profesyonel ekipler hazırlandığını gösteriyor.
15 Temmuz kurgusunda bu kadar fazla fiyasko varken savcıların iddianamelerde “askerlerin kendi birliklerini neye karşı emniyete aldıklarına” değinmemeleri, ölüm ve yaralanmaların suçunu delillerin aksine masum asker ve öğrencilerin üzerine atmaları gelecekte düşecekleri durumu kurtarmaya yeterli bir çaba değil. Görünen o ki; yakın gelecekte herkes 15 Temmuz’da TSK’ya saldıran teröristleri konuşuyor olacak. İlgili hukuk insanlarına en iyi tavsiye henüz yol yakınken hukuksuzluktan geri dönmeleri olur. Aksi durumda, yazdıkları, kabul ettikleri iddianamelerle ve savundukları asılsız iddialarla tarihin kara sayfalarına geçeceklerinden emin olabilirler..
(1) Ruggero J. Aldisert,* Stephen Clowney** and Jeremy D. Peterson, Logıc For Law Students, How to Think Like a Lawyer, 111.
(2) Ruggero J. Aldisert,* Stephen Clowney** and Jeremy D. Peterson, Logıc For Law Students, How to Think Like a Lawyer, 111.
(3) Metin, Sevtap (Doç.Dr.), Hukuk Metodolojisi-1 Ders Notları, http://istanbulhfs.blogspot.com/2016/12/hukuk-metodolojisi-1-ders-notlar-hukuki.html, 22 Haziran 2019’da bulunan tablodan uyarlanmıştır.
(4) Metin, Sevtap (Doç.Dr.), Hukuk Metodolojisi-1 Ders Notları, http://istanbulhfs.blogspot.com/2016/11/hukuk-metodolojisi-1-ders-notlar-2016.html, 20 Haziran 2019.
(5) Av. Sedat OKUDUCU, YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA ŞÜPHEDEN SANIK YARARLANIR İLKESİ, https://www.hukukihaber.net/yargitay-kararlari-isiginda-supheden-sanik-yararlanir-ilkesi-makale,6708.html, 25 Ekim 2019.
(6) Ankara C. Başsavcılığı 2016/109268 soruşturma, 2017/19707 esas, 2017/3376 no’lu iddianame, http://www.ankara.adalet.gov.tr/sayfalar/duyuru/iddianameler/2016-109268/2016-109268.pdf, 25 Ekim 2019.
(7) Jandarma Okullar Komutanlığı Davası, https://www.haberler.com/jandarma-okullar-komutanligi-davasi-10959379-haberi/, 25 Ekim 2019.
(8) Ahmet Nesin, Hakan Fidan darbeyi 15 Temmuz’da mı öğrendi, 4 Temmuz’da mı?, https://www.artigercek.com/yazarlar/ahmetnesin/hakan-fidan-darbeyi-15-temmuz-da-mi-ogrendi-4-temmuz-da-mi, 18 Kasım 2019.
(9) Barış Terkoğlu, 15 Temmuz’dan bir gün önce öyle bir şey oldu ki, https://odatv.com/15-temmuzdan-bir-gun-once-oyle-bir-sey-oldu-ki-1008171200.html, 25 Ekim 2019.
(10) Sanık Albaydan “Darbeyi Kimin Yaptığını Bilmiyorum” Savunması, https://www.haberler.com/sanik-albaydan-darbeyi-kimin-yaptigini-bilmiyorum-9819809-haberi/, 30 Ekim 2019.
(11) Sanık Albaydan “Darbeyi Kimin Yaptığını Bilmiyorum” Savunması, https://www.haberler.com/sanik-albaydan-darbeyi-kimin-yaptigini-bilmiyorum-9819809-haberi/, 30 Ekim 2019.
(12) https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/komisyon_tutanaklari.goruntule?pTutanakId=1775, 30 Ekim 2019.
(12) Savaşan Komutanlar Anlatıyor | 15 Temmuz’da Fetö’ye İlk Müdahale | Güven Şağban | Tanık-2, https://www.youtube.com/watch?time_continue=469&v=UUy6Mj4kAZY&feature=emb_title, 30 Ekim 2019.
(14) 2016/83834 Soruşturma Numaralı Sultanbeyli İddianamesi, s.743.
(15) 2016/83834 Soruşturma Numaralı Sultanbeyli İddianamesi, s. 734, 296.
(16) İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi 2017/143 Esas No’lu HHO ile ilgili Bilirkişi Raporu, s.7.
(17) İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı İddianame No: 2017/852, Soruşturma No: 2017/26670, Esas No: 2017/5650, s.820