Sözde `Yurtta Sulh Konseyi`ne İlişkin Mantıksız Kurgu

Umut Güçlüer

15 Temmuz kapsamında açılan davalarda mahkemelerce kabul edilen iddianamelermantık ve kurgu hatalarını kapsamakla birlikte hiçbir somut delile dayanmayan iddiaları içermektedir. Mantık hatası ve tutarsızlıklara bir örnek olmak üzere darbe davalarının temeli olan sözde Yurtta Sulh Konseyinin nasıl teşkil edildiğine bakmak yeterli olacaktır. Listelenen personelin gerek konumları, gerekse kuvvet dağılımları, gerek irtibatları, gerekse eylemleri, işlevsel ve yapısal olarak herhangi bir darbe, kalkışma, sıkıyönetim durumunu yönetmeye uygun değildir. Çatı İddianamesinde de diyor ki; 

“Soruşturma sırasında Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin kimlerden oluştuğuna yönelik bir belge veya ifadeye rastlanmamıştır, ancak ele geçen 27 Mayıs Darbesine ilişkin belge ve kitapların incelenmesinden benzerlikler bulunduğu görülmektedir”

İhtilal Çıkmazı kitabı çatı davasında sözde Yurtta Sulh Konseyi ve darbenin esinlendiği ana delil olarak sunulan bir kitaptır. Hatta sanıklardan birisi savunma yaparken; 

“Başkanım İhtilal Çıkmazı Kitabını okudunuz mu?”  sorusuna,

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı: 

“Ne okuyacağım ya” diyerek cevap vermiştir. 

Yani iddianın zerre kadar haysiyeti olmadığının herkes farkındadır. Önce liste belirle, sonra tutukla, sonra bunların içinden bir Yurtta Sulh Konseyi oluştur. Neye göre? 

İddianamede, Yurtta sulh konseyi üye sayısını, Milli Birlik Komitesi üye sayısına benzeterek iddia eden savcı; 

“Yurtta Sulh Konseyi üye sayısının, Milli Birlik Komitesi gibi 38 olmasından, örgütün 27 Mayıs Darbesinin Planlama, İcra safhalarından örnekler aldığı anlaşılmaktadır.”

İddianamenin kabulünden sonra, hiçbir somut ve mantıki mesnedi olmaksızın sanal gerçeklik inşası sonucu oluşturulan liste ile ilgili olarak, iddianamenin itiraflarının yeterli olduğu ortadadır. Listeye ve görev yerlerine dikkat edildiğinde, Türkiye genelinde bir darbe teşebbüsünü bir yana bırakın, mevcut birlik hareketlerini koordine edecek bir yapı ve konuşlanma bulunmamaktadır. Görev yerleri itibarıyla planlama ve koordinasyon imkânsız olduğu gibi HTS kayıtlarından çıkarılacak fiili konumları itibarıyla da imkânsızdır. Liste üzerinden bir sevk-idare yapılanması olduğunun iddiası dahi abesle iştigaldir.

Çatı dava dosyası kapsamında Albay Mustafa Barış Avıalan mahkeme huzurundaki savunmasında, savcılığın İhtilal Çıkmazı kitabından çıkardığı sözde Yurtta Sulh Konseyi mantığı ve kitabın bir şuç deliliymiş gibi değerlendirilmesindeki mantıksızlığı anlatmıştır;

“Genelkurmay Kütüphanesinden alınmıştır. İlk olarak şunu belirtmek istiyorum; o kitabın bazı sayfaları fotokopisi alınarak şubemde bulunan bir panoda herhalde iki üç senedir asılı olarak duruyordu. Ben şubeye Ağustos 2015’de atandığımda, panodaki o sayfalar dikkatimi çekmişti. Şubemde uzun yıllardır yürütülmekte olan üst rütbeli personel birikimi sorunu ve bu sorunun çözülmesine yönelik çalışmalar projesi kapsamında Metin Gümüşburun tarafından alındıktan sonra, projemiz ile ilgili bazı sayfaları idari işlerden sorumlu devlet memuru Zehra Keskin tarafından da şubemde bulunan scanner cihazından taranarak bilgisayar ortamına alındı. Hatta kitabın bu sayfaları hatırladığım kadarı ile Şubat veya Mayıs aylarında tüm Kuvvet Komutanlıklarının personel başkanları ve ilgili diğer personeline bizzat yaptığım proje ile ilgili bilgilendirme brifinglerinde yansı içerisine de konmuştur. İhtilal Çıkmazı adlı kitap ile ilgili söylemiş olduğum bu bilgiler, şubedeki bilgisayarlarımızda bulunan bizim tarafımızdan hazırlanmış powerpoint sunuları, devlet memuru Zehra Keskin’in şahitliği, şubedeki scanner kayıtları ve konu hakkında bilgisi olan daha birçok kişiden teyit edilebilir. Sonuçta seçilmiş 38 kişinin konsey üyesi olmasına neden olan ve aleyhte delil olarak kullanılan bu kitap hakkında şunu söyleyebilirim ki; söz konusu kitap benim bildiğim iki üç sene öncesinde, belkide çok daha öncesinde benim olmadığım dönemde şubem tarafından kullanılmış ve benim dönemimde de sadece yürütülen bir proje kapsamında yardımcı kaynak olarak kullanılmıştır. Hatta benzer başka kaynaklardan da faydalanılmıştır. Darbe planlamasında kullanıldığı iddiası tamamen gerçek dışı ve komiktir.”

Sözde Yurtta Sulh Konseyi iddiasındaki Mantıksal Hatalar

Sözde Yurtta Sulh Konseyinin devlet yönetme fonksiyonuna göre analizi dikkate alınmamıştır. Sözde Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin tümü nasıl asker olabilir? Yani devlet yönetimi için görevlendirme yoktur. Devlet yönetimi çok ayrı bir alan ve hiç sivil yoktur. Siyasi ayağı ortaya konulmamış / konulamamıştır.

Sözde Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin rütbeler-görev yerleri-kuvvet komutanlıkları-subay general dağılımı-icracı planlayıcı ayrımı, muhariplik veya muharebe destek fonksiyonu açısından hiç bir uyum olmadığı askeri ve yönetim fonksiyonları açısından uyuşmazlıkları açıkça görülmektedir.  

Sözde Yurtta Sulh Konseyinin Komuta-Kontrol / Karargâh x İcracı Personel Sorunu / Analizi yapılmamıştır. Helikopter pilotu olup aynı zamanda konsey üyesi nasıl olunabilir? Sözde yurtta sulh konseyi üyesi iddia olunan ancak kendisine hiç görev verilmeyen sözde üyeler vardır. Ancak bu kişilerden alt seviye icracı görevi verilenler vardır. 

Sözde Yurtta Sulh Konseyi arasında iletişim ve irtibatın olmayışı ve sözde darbeyi yöneten üst düzey yönetici olarak suçlanan sözde Yurtta Sulh Konseyi üyeleri arasında öncesinde ve 15 Temmuz gecesi anlamlı hiçbir yatay koordine yapılmaması ve iletişim bulunmaması izah edilememiştir. Hâlbuki iddianamede üyelerin tam dayanışma içinde olduğu vurgusu vardır. Sözde Yurtta Sulh Konseyinin sözde üyeleri arasında tanışıklık ve iletişim olmayışını kim nasıl izah edebilir? Varsa ispatı zorunludur, ancak yoktur.  Sözde üyeler birbirini tanımamaktadır.  Bu sözde üyeler arasında askeri ortamda Intranet-TSK ağında, Outlook e-mail yazışmaları yoktur. Internet ortamında e-mail, facebook, twittter, instagram vs. yazışmaları yoktur. GSM hatlarında SMS mesajlaşmalar yoktur. GSM hatlarında whatsapp mesajlaşma-yazışma data alışverişi yoktur. Askeri ortamda planlı–plansız kuvvet içi veya müşterek özel-resmi toplantı yoktur. 38 kişi arasında iletişimi ve bunun 1- 1,5 yıl süreli devamını ispatlayan delil yoktur. Hala cevaplanmamıştır.

Sözde Yurtta Sulh Konseyi sözde darbe girişiminin başlama zamanını nasıl koordine etti? Darbe başlama zamanı 21 dakikada nasıl koordine edildi?  İddianameye göre sözde Yurtta Sulh Konseyi darbeyi 21 dakika içinde koordine etmiş olması gerekiyor. 

Sözde üyelerin saat 20.30’da, 14 farklı yerde oldukları tüm beyanlara dayalı olarak somut bir gerçek iken, sadece bir kişiyi görevlendirseniz bile, sözde 38 üyeyi aramaya çalışsa da 21 dakika içinde zaten başaramaz. Bu durum hala bir muamma olarak durmaktadır.

Sözde Yurtta Sulh Konseyinin Üyeleri Görev Fonksiyonlarına Göre Dağılımı

Görev Yeri
Genelkurmay (Karargâh)12
K.K.Komutanlığı (Karargâh)5
Kara Havacılık Komutanlığı (Kıt’a)4
Jandarma Genel Komutanlığı (Kh.)2
Jandarma Birlikleri (Kıt’a)1
Ana Jet Üs Komutanlığı (Kıt’a)3
28.Mekanize Piyade Tugayı (Kıt’a)2
2. Zırhlı Tugay (Kıt’a)1
Top.Ok./Füze Tugay (Kıt’a)2
Özel Kuvvetler Komutanlığı (Kıt’a)2
Diğer (Karargâh)1
Diğer (Kıt’a)3
25 Karargâh , 13 Kıt’a

Görüldüğü sözde Yurtta Sulh Konseyinin üyeleri görev fonksiyonlarına göre dağılımı incelendiğinde, üyelerin „stratejik görevleri olanlardan seçildiği” iddia edilimesine rağmen, listede tabur komutanı ve pilotlar vardır.

Ülke genelinde sözde Yurtta Sulh Konseyinden emir aldığını ifade eden hiç kimse çıkmadı. Yargılama sürecinde sözde Yurtta Sulh Konseyi hakkında bir, iki avukat hariç, bu konu gündeme geldiğinde, soru soran, araştıran, tartışan vekil-heyet olmadı.

Sonuç olarak;

Çatı davası gerekçeli kararında 15 Temmuz’a ilişkin konsey vb merkezi bir cuntanın olmadığı hukuki olarak karara bağlanmıştır. Çatı iddianamesi ve Cumhuriyet Savcısının esas hakkındaki mütalaasındaki senaryonun / ana çatının artık kabul edilemeyeceğini söyleyebiliriz. Bu şekilde, Yurtta Sulh Konseyi ve/veya ‘cunta’” benzeri bir yapılanma olmadan TCK 309’un gerçekleştiğini söyleyemeyiz. TCK 309 münferit veya küçük gruplar halinde merkezi bir karar alma mekanizması olmadan işlenebilecek bir suç değildir.

Plansız Sözde Darbe Girişimi

Darbe, reaktif hareket ve tedbirlerle icra edilen bir şey değil, planlı bir şey olur. Yani ortada önceden yapılmış ve yazılı çizili hale getirilmiş bir planı olmalıdır. Su-i generis bir darbe deseniz dahi, terör örgütü darbesi deseniz dahi yazısız-çizisiz plan olmaz. 15 Temmuz için aylarca hazırlık yapıldığından bahsediliyor ama ortada iki satır bir plan metni bile yoktur. 

15 Temmuz’a, hem hukuki hem de fiili manada darbe veya darbe girişimi denilemez.

Umut Güçlüer

Kaynaklar

[1] Ankara 17 Ağır Ceza Mahkemesi 2017/109 Esas Sayılı [ Çatı ] Davası kapsamında Albay Mustafa Barış Avıalan’ın savunmasındaki
beyanı
[2] Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının İddianame No: 2017/1258 [ Çatı ] iddianamesi §672’de; “… tam bir dayanışma ve birliktelik
içinde, Yurtta Sulh Konseyi adını verdikleri yapılanmanın birer üyesi olarak fiillerini işledikleri”
[3] Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının İddianame No: 2017/1258 [ Çatı ] iddianamesi §685’de “MİT Müsteşarı arasında yapılan
görüşmeler hakkında bilgi verdiği, bu sırada, saat 20.09’da 1. Başkanın makamından çıkan ve makamda Hakan Fidan’ı gören İlhan
Talu’nun.” , “Ayrıca Genelkurmay Başkanının askeri savcıları karargâha davet etmesi nedenleriyle, karargâh içindeki darbeci grubun
paniğe kapılarak, kendilerinin ve darbe hazırlığı yapan diğer örgüt üyelerinin tutuklanacağı endişesi içinde,”, ” 16.07.2016 saat 03.00
olarak belirlenen darbe faaliyetinin, 15.07.2016 saat 20.30 sıralarında başladığı.” denilmektedir. Yani saat 20.09’da sözde panikleme ve
ilk değiştirme kararı alınma zamanı olarak belirlenmiş, sözde darbe başlama zamanının ise 20.30 olduğu belirtiliyor.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *