Marmaris Kumpası’nı Anlamak-2 : Tuğgeneral Gökhan SÖNMEZATEŞ’in İfadesi…
MARMARİS KUMPASI’NI ANLAMAK-2 : TUĞGENERAL GÖKHAN SÖNMEZATEŞ’İN İFADESİ
“Burada bakın eğer kurtarabilirseniz belki helikopter pilotlarını, teknisyenleri kurtarabilirsiniz, ben de inmemiş olabilirim ama burada bir kişiye ceza verirseniz ve bana ceza vermezseniz ben bunu hakaret sayarım, onursuzluk sayarım, bu çocuklardan bir kişi ceza alır da ben almazsam bu benim için onursuzluktur…”
Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinde 29 Ocak 2020’de görülen duruşmada Gökhan Sönmezateş’in verdiği ifadede geçen bu satırlar, bir yandan gerçek bir Türk Generalinin nasıl davranması gerektiğini tarihe not düşerken, diğer yandan “şahsi menfaat ve hırsları uğruna kendi askerlerine kumpas kuranların” onursuzluğunu da sağır vicdanlara haykırıyor.
“Burada bakın eğer kurtarabilirseniz belki helikopter pilotlarını, teknisyenleri kurtarabilirsiniz, ben de inmemiş olabilirim ama burada bir kişiye ceza verirseniz ve bana ceza vermezseniz ben bunu hakaret sayarım, onursuzluk sayarım, bu çocuklardan bir kişi ceza alır da ben almazsam bu benim için onursuzluktur…”
Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinde 29 Ocak 2020’de görülen duruşmada Gökhan Sönmezateş’in verdiği ifadede geçen bu satırlar, bir yandan gerçek bir Türk Generalinin nasıl davranması gerektiğini tarihe not düşerken, diğer yandan “şahsi menfaat ve hırsları uğruna kendi askerlerine kumpas kuranların” onursuzluğunu da sağır vicdanlara haykırıyor.
Sönmezateş’in sözlerinden aktardığım bu satırlar, aynı zamanda 15 Temmuz’un da oldukça kısa bir özeti mahiyetinde. Çünkü 15 Temmuz’un sahne arkasında yer alan “onursuzluk” ile, bu onursuzların şantajlarına maruz kaldığı için gerçeklerin üzerini örtmek zorunda kalan “yargı”nın hali bu satırlara yansımış durumda.
15 TEMMUZ SAYESİNDE SİYASİLERİN EMRİNE ALINAN YARGININ ACINASI DURUMU
15 Temmuz sonrası yargının getirildiği durum gerçekten içler acısı. Bu durum Sönmezateş’in yukarıdaki ifadelerinde açıkça görülüyor.
Hale bakın ki, bir ülkede siyasilerin verdiği talimatlar dışına çıkıldığında hakimlerin hayatı karartılıyor. Bu ülkede bir hakim siyasilerin şantaj ve baskıları nedeniyle adaletsiz bir karar vermek üzereyken, sanıklardan birisi masum olduğu bilinen sanıklardan bazılarına ceza vermemesi için bu hakimi cesaretlendirmek zorunda kalıyor.
Sönmezateş’in yargılamasında ortaya çıkan tablo tam olarak bu…
Sönmezateş’in hakimi adil karar verme konusunda cesaretlendirmeye ihtiyaç duymasının sebebi, hakimin içinde bulunduğu durumun tamamen farkında olması. Bu hususu, ifadesinin aşağıdaki kısmında görebiliyoruz.
“Sizin bu mahkemede ceza vermeme şansınız yok. Bu mahkemenin lanetinden başka türlü kurtulamazsınız, ceza vermezseniz eğer medyada ilk önce linç edilirsiniz, hakkınızda soruşturma açılır ve birdenbire “Fetö”cü olursunuz, hatta benden tehlikeli bir “Fetö”cü gibi suçlanırsınız, çünkü gündemde siz olursunuz ve yanınızdaki savcılık zevkle sorgular o gün, düşenin dostu olmuyor bilin…”
Yargıyı bu duruma düşüren faillerin kimliği de Sönmezateş’in ifadesinin çeşitli kısımlarında açık şekilde yerini buluyor.
“Başkan heyetiniz şunu bilmeli her mahkemede artık aynı şeyi söylüyorum, bunu insanlık onurum adına söyleme ihtiyacı duyuyorum, AKP’li değilim, Perinçekçi hiç değilim, bu iki kelimeyi söylediğim andan itibaren Türk yargısında hangi mahkemeye girerseniz girin ceza alırsınız… 1 dolarım hiç olmadı, …1 milyon dolarım da hiç olmadı… Tabi Perinçekçilere şöyle hafif bir girmeden olmayacak, yani bu kendini sosyalist gösteren faşistler gibi milyar dolarlık şirketlerle de hiçbir alakam yok.”
YARGILAMALARDA YAPILAN MANİPÜLASYONLAR
Yargılamalarda ortaya çıkan bir takım hususlar, davaları yürüten yetkililerin ne denli etik ve ahlâktan yoksun olduğunu, ne tür ufak hesaplar için kendi onurlarını ayaklar altına aldıklarını gözler önüne seriyor. Örneğin; bir askeri birlikte kaybedilmiş olan “kar gözlükleri”nin suçu dahi olayla ilgisi olamayacağı açık olan sanıklar üzerine atılarak, malzemeyi kaybeden asıl personel idari sorumluluktan kurtarılıyor. Benzer şekilde, malzemeyle ilgili suçlamalara yönelik gerçeklerin tespit edilmesi için sanıkların inceleme talebine “mevsim şartları uygun olmadığı” gibi akla ziyan gerekçelerle olumsuz yanıt veriliyor.
“Demin de anlattım zaten, öbür mahkemede de anlattım gerçeği, İzmir’de hırsızlık dosyası falan filan diye bir şey yok, …Yaşar Kadıoğlu’ nun üs komutanı olduğu dönemde Ankara’ya şirin gözükmek için hazırlanılmış bir dosya, dosyada ne var biliyor musunuz? Kar gözlüğü bile depodan çalınmış, bir sürü şey var orda, Temmuz ayında Marmaris’e gidiyorsunuz, İzmir’den kar gözlüğü alıp gidiyorsunuz öyle mi, o kar gözlüğünü kimler giyiyorsa, Ilgaz’da, Palandöken’de Uludağ’ da, kimler kayıyorsa hırsız onlar.
…O depo Taner Berber’in deposuydu, yetkisi vardı, ben emir verdim o da dağıttı, helikopterler pilotlarının bu işte hiç ilgisi yok, özel kuvvetlerin de, ne kapı kırdık ne şey yaptık. Bakın Muğla Emniyet Müdürlüğü, Jandarma Komutanlığı, bu dosya ile ilgili şimdi konuşuyorum, mahkemeye demiş ki mevsim şartları güvenlik tedbiri alamayız gibi gerekçeler öne sürmüş, kusura bakmayın ben bunu kabul edemiyorum, ben oranın Emniyet Müdürü olsam, Jandarma Komutanı olsam bu cümleleri yazacağıma istifa ederim, insanın meslek onuruna dokunması lazım, bakın böyle 4 yıldır bekliyoruz bir kaç ay daha bekleyebiliriz biz, bahar geldiğinde mevsim şartları düzeldiğinde bizi mahkemede hazır edebilirsiniz, ya da gerçekten güvenliği sağlayamıyorsa devletin güvenlik birimleri orada ee Ankara Sincan’a gelin, burada mahkemelerde hiç güvenlik sorunu yok, bol mahkeme salonu var.”
Yapılan etik ve ahlâk dışı uygulamalar yalnızca bunlarla sınırlı değil. Sanıkların suçsuzluğu 40’tan fazla görgü tanığının şahitliğiyle sabitken, bu şahitlerin mahkemede ifade vermesi engelleniyor. Sanıkların suçsuzluğunu kanıtlamak için müşteki ifadelerine karşı hazırladığı sorulara göre yeni ifadeler hazırlanarak duruşma öncesi müştekilere ifadeleri değiştirtiliyor. Bu ve benzeri çabalarla sanıkların suçsuz olduğunun ortaya çıkması sürekli engelleniyor. İfadenin ilgili kısımları şu şekilde.
“Mahkemeniz ayrıca gece 00:30-01:30 ya da 02:00 arası yapılan çatışmayı ifade eden 40’ın üzerindeki tanığı huzurda dinlersek ve biz bunlara gerçeği sorabilirsek böyle de gerçeğe ulaşabilirsiniz…
Sorularımı verdikten 24 saat sonra bütün müştekiler, ifade vermiş olan bütün müştekiler ifadelerini değiştirdiler, 24 saat içerisinde, benim daha sorularımı görmeden sorularıma cevap verecek şekilde yeni ifadeler verdiler, ya bunu görüyoruz ki biz, böyle numaralara gerek yok ki, ben zaten açık oynuyorum oyunumu, zaten avukatım da soruları verdi size, artık bunları siz sorun dedi yani, ha bunun görünmediğini mi zannediyorsunuz? Görülüyor, bakın bu davalar Ankara’da tek bir merkezden yönetiliyor, ne sizin, ne de Savcılık Makamının o merkezin verdiği emir ve talimatlar dışına çıkma şansı yok.”
Bunlarla birlikte, sanıkları suçlu çıkarmak için bir çok kişiye yalan beyanda bulunması yönünde talimatlar veriliyor. Bu hususa yönelik ifadede geçen çarpıcı bir örnek şu şekilde:
“Eskişehir’de ki bir tane polisin sorgusuna katılma şansım oldu, başka da kimseyi görmedim. Yalan söylediğini gördükten sonra soru kağıdında olmayan yeni bir soru sordum, sorum çok net, konuyla direk ilgili ve basitti. Askerler sizin olduğunuz binaya girince size ateş ettiler mi? Bu soruyu sordum adama, adam tutukluk yaptı, cevap vermedi, ikinci defa sordum, gene cevap vermedi, 3. defa sordum gene cevap vermedi, 10 dakika sürdü bu proses çünkü sorduğum soru ona öğretilmiş ezberletilmiş metinde yok, ee doğru cevabı arıyor, doğru cevap hangisi onu da daha öğrenemiyor, düşünün ya adam villadayken askerler içeri girip size ateş etti mi sorusunun cevabını veremedi.”
Sönmezateş, ifadesinde iktidar sahiplerinin 15 Temmuz’la ilgili söylediği yalanları da yüzlerine vuruyor. Sanıklarla yüzleşmeye cesareti olmayanlar, kendi yalanlarını ortaya çıkartan işbirlikçilerine de itiraz edemeyecek durumdalar. Yine, Sönmezateş’ten dinleyelim:
“Bu arada Yılmaz Özkaya Dalaman’da ‘Cumhurbaşkanı’nın uçağına kimse girmedi, öyle bir şey olmadı’ diye Akıncı davasında bir beyanatta bulundu. Yani Cumhurbaşkanını yalanladı, ben gene hiçbir Savcının buna cesaret edemeyeceğini bilerek Yılmaz Özkaya hakkında resen suç duyurusunda bulunuyorum, Cumhurbaşkanını yalancılık ile suçladı, ama hiçbir şey yapamayacaksınız.”
MARMARİSTEKİ KUMPAS HELİKOPTERLERİ
Sönmezateş ifadesinde Marmaris’e kendilerinin sevk edilmesinden önce gönderilen, bölgede sanıklar üzerine atılmak üzere cinayet ve yaralamaları gerçekleştiren ve ilgili bütün yetkililerce kimliği gizlenmeye çalışılan kumpas helikopterlerine dair önemli bilgiler paylaşıyor. Buna göre kumpas timlerinin Jandarma’ya ait helikopterleri kullanmış olabileceği, Jandarma Genel Komutanlığı’nın ise bu hususu örtbas etmeye çalıştığı anlaşılıyor.
“Bakın savcılığa ben biraz yardımcı olayım, helikopterlerle ilgili, 4 yıldır bu dosyanın içerisindeyim, Kara Kuvvetlerinin, Deniz Kuvvetlerinin, Hava Kuvvetlerinin, Sahil Güvenliğin bütün helikopter bilgileri dava dosyasında var, bunların hiçbirisi Marmaris’e gitmemiş, geriye bir tek Jandarma kalıyor, Jandarma bu konuda hiç bilgi vermiyor, bakın bu söylediklerimi Savcılık adı gibi biliyor, sizden önceki Mahkeme heyeti de adı gibi biliyordu, o helikopterler üzerlerinde Jandarma yazar halde şeyde uçtular Marmaris’de uçtular, bunun şahitleri var, ama korkuyorlar konuşmaya ve o helikopterler Aydın’a indiler.”
Benzer şekilde, bahse konu helikopterlerin tespiti ilgili radarların incelenmesi suretiyle kolaylıkla mümkün olacakken, bu radarların incelenmesine yönelik talepler cevapsız bırakılıyor, gerçek faillerin kimlikleri gizleniyor. Sönmezateş bu örtbasta özellikle Abidin Ünal, 15 Temmuz’da Marmaris’te bulunan Yılmaz Özkaya ve iktidar sahiplerinin oynadığı role dikkat çekiyor.
“Aydın meydan radarları var, sivil meydanların radarlarını alın, Aydın da Jandarma Helikopter Filosu var, orayla da ilgili biraz çalışın, helikopterlerin kime ait olduğunu bulmayı ben bu kadar kolay çözüyorsam siz çoktan çözdünüz ve çoktan biliyorsunuz… Bu Jandarma Helikopterini söylemem belki Savcılık Makamını şaşırtmış olabilir, ister araştırır, ister araştırmaz, mahkemeniz için de geçerli, bu anlamda söylüyorum, ama siz şunu bilin… Cumhurbaşkanı, şu anda bakan olan damadı, o kadar küsur tanık yalan söylüyor, bir de bu yalanlara radarları da katmamız gerekiyor…Mahkemeniz şuna karar verecek ya Cumhurbaşkanı ve ekibi yalan söylüyor, ya da polisler yalan söylüyor. Şu anda müştekileriniz yalan söylüyorlar, Savcılık Makamının iddiaları da yalan üzerine kurulu, gerçek dışıdır.
…Savcılık iddianamesinin gerçeği yansıtmadığını belirtmiştim. Gerçeğin tüm ayrıntıları ile ortaya çıkarılmasını bir gün biri isterse eğer, Hava Kuvvetlerinin suç işleyip göndermediği MASE kaydı, bakın suç işlemiştir, delil saklamıştır, peki kim yapmıştır bunu Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal, o sizin Savcılık Makamının çok sevdiği kahraman ilan ettiği Yılmaz Özkaya, bunlar görevde idi ve Mase kayıtlarının mahkemeye gitmesini engellemişlerdir. Bugün hala Türk yargısı aldatılmış bir şekilde Hava Kuvvetleri tarafından bir karar vermiştir… Mahkemeyi de burada aptal yerine koymuştur Hava Kuvvetleri. Bizi de, biz aptal değiliz ama.”
Sönmezateş, iktidarın 15 Temmuz’a dair hikayesine diğer ülkeleri neden inandıramadığını da oldukça basit ve anlaşılır şekilde ifadesinde aktarıyor.
“Arkadaşlar söyledi askeri radar görüntüleri, bakın NATO ülkelerinde bu var, Portekizli bir radarcı, İspanyol bir radarcı, burnumuzdaki Yunanistanlı bir radarcı ve Amerikan radarcıları bundan tam 4 yıl önce komutanlarına bildirdiler, bu artık NATO’da kayıtlı, siz o yüzden bu yalanda ısrar ettiğiniz için Avrupalıları, NATO’yu ikna edemiyorsunuz. Peki bununla kalıyor mu? Hayır. Euro kontrol denilen sivil bir yapı vardır, bütün Avrupa Birliğinin hava alanlarında radar görüntüleri tek bir merkezden görüntülenir, ee bu görüntüler Euro kontrolde de var, Savcılık Makamı bizim sözlerimizi hiç duymaz, o Ankara’yı dinler. Ben hodri meydan diyorum, Euro Kontrole yazalım. Aydın’a giden helikopterler ile Aydın’dan kalkan helikopterler oraya saat kaçta gelmişler? Bunlar asker miymiş, sivil miymiş, Jandarmaya mı aitmiş sivil miymiş?”
SÖNMEZATEŞ KOMUTASINDAKİ ASKERLER GÖREV İÇERİĞİNİ BİLMİYORDU
İfadenin devamında ekipteki personelin hangi görevi icra edeceğinden haberi olmadan plansız şekilde görevlendirildiği, diğer deyişle bir kumpasın içine düştükleri açıkça ifade ediliyor. Yani sanıklar, son ana kadar nereye ve hangi maksatla gidecekleri konusunda bilgi sahibi değiller.
Bu askerlerin 15 Temmuz’da son ana kadar ne yapacağına dair bir fikrinin olmaması, Marmaris’e neden bir kumpas timi gönderildiğini de mantıki olarak izah ediyor. Çünkü Marmaris’e suikast veya darbe niyetiyle gitmeyen bir askerin cinayet işlemeyeceği öngörülebilir bir husus. O halde 15 Temmuz senaryosunun inandırıcılığı için bölgeye kumpas timi gönderilerek cinayetlerin işletildiği, diğer deyişle bu askerlere bir kumpas kurulduğu anlaşılıyor. Dolayısıyla, aynı zamanda bu durum, askerleri bölgeye sevk edenlerin bu askerlerin darbe niyeti taşımadığını da bildiği anlamına geliyor.
Diğer sanıkların ifadeleriyle de doğrulanan bu husus, Sönmezateş’in ifadesinde şu şekilde yer alıyor:
“Bakın 17. Ağır Ceza Mahkemesindeki son ifademde söylüyorum. Marmaris’e gelmesi gereken Çiğli’de yanıma gelmesi gereken asıl tim gel-me-di. O asıl tim gelmediği için Şükrüler, Şükrü Seymen’in timi de asıl tim değildi ve bu asıl tim gelmediği için İzmir’de ki o MAK timi plansız bir şekilde hiçbir şeyden haberi olmayarak ve benim emrimde dış güvenliği sağlamak için katıldı. Bu yüzden işkence yaptınız ama hiçbiri konuşamadı çünkü hakikaten hiçbir şey bilmiyorlardı. Bilmiyor ki adam hiçbir şey bilmiyor, bilmediğini siz de biliyorsunuz zaten. Bana Skorskyler gelecekti, gelmedi ve plansız bir şekilde Cougerlar geldi, hesapsız bir şekilde, bakın ben bunları 17. Ağır Ceza Mahkemesinde söylediklerimi söyledim, tekrar burada size de söylemiş oluyorum. Savcılık Makamı da lütfen duysun, sadece duysun, çünkü başka bir şey yapmayacağını biliyorum.”
MARMARİS KUMPASI ORGANİZASYONUNUN ANLAŞILMASI İÇİN HTS KAYITLARI İNCELENMELİ
“Şimdi sayacağım kişi ve makamların 15 Temmuz ve 16 Temmuz günleri HTS kayıtları talep edilirse yine gerçeğe ulaşırsınız. Kim bunlar? Tüm müştekiler, dönemin Muğla Valisi, dönemin Muğla Başsavcısı, dönemin Muğla Emniyet Müdürü, dönemin Muğla Jandarma Komutanı, dönemin Muğla Marmaris Emniyet Amiri ve Marmaris Jandarma Komutanı, Muğla ve Marmaris’ in AKP İl ve İlçe Başkanları bunların HTS kayıtlarını inceleyin bakın gerçeğe nasıl ulaşıyorsunuz.
Yılmaz Özkaya, bir Korgeneral Hava Kuvvetleri Komutanını aramıyor direk sicil amiri, bunu da kimse sormuyor Savcılık makamı dahil.
Murat Çol, bir insan bu kadar cahil, bu kadar mesleki kapasitesi olmadığı halde General yapılır mı? Yapılır, çünkü o gün söylemesi gereken yalanları söyledi General yapıldı, bu adamın da HTS kaydını takip ederseniz bir şeyler bulursunuz ve listeye bu akşam ekledim dinleyince Sayın Savcımı bu liste Ali Cenk Düzgün’ün de eklenmesi ile bence tam olarak, HTS kaydını incelerseniz ve bu insanların 2016-2020 bu güne kadar masak raporlarından 1. ve 2. Derecede akrabalarında mal birikimlerinde ne olmuş ne bitmiş, ne kadar paraları var, rezidans aldılar mı? Almadılar mı bakarsak, ben sadece merak ediyorum.”
ÜLKEDE MİLYAR DOLARLIK YAĞMA İÇİN ANLAŞANLAR : AKP-PERİNÇEK ORTAKLIĞI
Sönmezateş ifadesinde aynı zamanda 15 Temmuz kumpasının arkasındaki motivasyona da değiniyor.
“…Ceza vermenizi bekliyorum, başka şansınız yok çünkü. Yağma ile suçlanıyoruz burada, yağmayı ben size ifade edeyim, İstanbul’da Kanal İstanbul’un arazisi talan edilmiş, yağma orda var, üstelik yabancıya da gitmiş, gitmemiş değil, çok da güzel gitmiş yani, şehir hastaneleri ile talan edilmiş gelecek 25 yılımız. Milyarlarca dolarlık projeler iki elin parmağını geçmez şirketlere verilmiş, Türk gençliğinin geleceği yağma edilmiş, ama siz bunlara bir şey yapamazsınız, hiçbir savcı bu konuda hiçbir şey yapamaz, Perinçek’in şirketleri milyar dolarlık olmuş, adam niye sevinmesin, Zaten AKP ile Perinçek’in evliliğini çok ilginç bir şekilde izliyorum, sonunu da merak ediyorum.”
PERSONELİNE KUMPAS KURARAK MİLYONER OLAN KOMUTANLAR
Görülen o ki, milleti yağmalama zihniyetinde olan yalnızca ülkedeki bir takım siyasiler değil. 15 Temmuz’da bir çok general de bu yağma düzeninden istifade etmek için kumpasa ortak olmuş. Sönmezateş bu durumu şu sözlerle ifade ediyor.
“Neden bunu diyorum biliyor musunuz? Çünkü çatı davasında, akıncı davasında 2016’da onlarca generalin rezidanslarda ev aldığı, onlarca Generallerin milyon dolarları olduğu, bazı Generallerin İspanya’da ev aldığı, isim isim söylendi ve hiçbirine karşı dava açmadı, yalanlanmadı. Dönemin kuvvet komutanları, Genel Kurmay Başkanları Ankara’da rezidanslar almışlar. Her biri 1 milyon dolar olan. Ben eski bir asker, eski bir Generalim, Masak raporlarında söylediğim gibi, NE 1 DOLARIM NE DE 1 MİLYON DOLARIM OLMADI.
O Generallerin nasıl milyon dolarları oldu şaşırıyorum. Rezidanslarda nasıl ev aldılar? Şaşırıyorum, sizden daha zengin değiller Sayın Başkan, sizden daha fazla para almıyorlar, sizin milyon dolarlarınız yoksa onların da olamaz, rezidanslarda onlar da ev alamazlar.
İşte bu ekibin de mallarına hep beraber bakalım, alınları açık olan zaten korkmaz, hatta yapar kendi getirir mahkemeye.”
BU YAĞMAYA DESTEK VERMESİ İÇİN NEFRET DUYGUSUYLA MOTİVE EDİLEN TOPLUM
“Bakın Savcılık Makamı sevinçle, bize ne kadar kin ve nefret duyuyor bilmiyorum fakat ben ona karşı kin ve nefret duymuyorum. Siyaset böyle bir şeydir, siyasete bulaştınız mı kin ve nefret girer işin içine. Siyasal İslâm’a bulaştınız mı ülkenin içine edersiniz, arkasından da Boğaz Köprüsü’nde çocukların kafasını kesersiniz. Bunu polis yapmaz, jandarma yapmaz, asker yapmaz, söyledim bunu, bunlar da saklanmaz, saklanamadı da zaten, boğaz köprüsünde bir çocuğumuzun kafasını kestiler, bunu sakladığınızı mı zannediyorsunuz, bu saklanmadı, bu saklanmayacak, biz ölsek bile, ben ölsem bile bunların hesabı Adalet önünde tek tek sorulacak.”
SONUÇ
Tuğgeneral Sönmezateş’in ifadeleri, gelecek nesiller için bugünleri aydınlatacak bir eser niteliği taşıyor.
Sönmezateş ifadelesinde kısaca;
* Ülkeyi yağmalamak için ortaklık kuran 15 Temmuz’un arkasındaki aktörleri,
* Bu ortaklıktan pay alma arzusuyla kumpasa ortak olan, şahsi menfaat uğruna askerine tuzak kuran komutanları,
* Marmaris kumpasını planlayanların, bölgeye sevk edilen askerlerin cinayet işlemeyeceğini bildiği için suç üretmek üzere görevlendirdikleri kumpas timlerini,
* Bu kumpas timlerinin kimliğinin gizlenmesi ve bütün suçların masum sanıklar üzerine yıkılabilmesi için yetkililerin gösterdiği organize ve onursuz çabaları,
* Siyasiler tarafından tehdit ve şantaj aracılığıyla suçsuz sanıklar aleyhine kullanılan yargının düştüğü içler acısı durumu,
tarihe bir not olarak düşüyor.
Bu davalarda görülen en çarpıcı husus belki de suçlanan sanıklar ısrarla somut delilleri talep ederken, davacıların bu delilleri yok etmeye çalışmaları. Davacıları temsil eden yetkililerin bu davranışı dahi tek başına gerçek suçlunun kim olduğunu ortaya koyuyor.
“…Savcılık Makamı da, bize sizden önce cezayı verenler de, İstinaf mahkemesi ve Yargıtay üyeleri de bizim Cumhurbaşkanına suikast için gitmediğimizi bal gibi biliyorlar, o iki polisi öldürmediğimizi bal gibi biliyorlar, ama bu cezayı vermek zorundaydılar, emir büyük yerdendi, peki bunların dışında başka bilen var mı? Bakın bütün Marmaris halkı biliyor, korku imparatorluğu kurulmuş, insanlar konuşmuyor zannediyorsunuz, fısıltı ile konuşuyorlar, fısıltı konuşmaktan gürültüden daha tehlikelidir.”
Öyle bir dava düşünün ki, sanıkları hainlikle suçlayanlar bu sanıklarla yüzleşecek cesareti dahi gösteremiyor… İşte Marmaris Kumpası’nın özeti…
Yazıyı burada tamamlarken, son satırları Sönmezateş’in tarihin şahitliğine sunduğu şu enfes ifadelere bırakalım.
“…Aslında güç zehirlenmesinden kaynaklı bir yanılsama bu, değiştirilen gerçeklerin zamanı, günü geldiğinde ortaya çıkması ile ilgili örneklerle dolu Dünya tarihi, Siyaset Tarihi…
Eğer ki diyorsanız ki bu, bu ülkede olmayacak, 28 Şubatçılar da 1000 yıl sürecek demişti biliyorsunuz, 10 yıl sürmedi ve size söylüyorum yaşarım yaşamam hiç önemli değil, sizinkiler o kadar da sürmeyecek…
Dünya tarihi böyle diyor ve o gün ilk en aşağıdakiler satılacak, geçmişte de hep böyle olmuş. Bakın bir gün bu ülkeye demokrasi, adalet, insan haklarına saygı, özgür, hür düşünce, Mustafa Kemal’in ülkesi, onun anlayışı, kuruluş ilkeleri tekrar döndüğünde, işte o günler geldiğinde, O Polislerin Gerçek Katilleri, O Katilleri Yargıdan Kaçıranlar, Koruyup Kollayanlar, Gerçekleri Bilmesine Rağmen Bu Suça Alet Olan Hukuk Sistemi İçindeki Ve Dışındaki Mahkemelerdeki Ve Dışındaki Tüm Makamlar Ve Kişiler Mahkemeler Önünde Hesap Verecekler.”
“FISILTI İLE KONUŞULAN GERÇEKLER GÜRÜLTÜDEN DAHA TEHLİKELİDİR…”