Mahkûm/Tutukluların Tahliyesi ve Corona’nın Tetikleyebileceği Darbe Senaryosu: COVID-19 Virüs Salgını AKP’nin Sonunu Getirir mi?

Coron-19 Virüs salgını sonrasında, Türkiye’de hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Ekonomi zayıflayacak, insanlar fakirleşecek, birçok küçük işletmeci iflas edecek, belki de yüzbinlerce insan vefat edecektir. Ancak en kötü iki senaryo;
⦁ Derin Yapının yeniden devlete hâkim olması,
⦁ Kedisini odaya kilitleyen ama yemek de vermeyerek ölümüne sebep olan bir ev sahibi gibi, vatandaşlarını bilerek katleden bir siyasi iktidarın Türkiye’nin tarihinde yer alması olacaktır.

MEHMET YILMAZ


Bu yazıda kamuoyunda genişçe tartışılan “Tutuklu/Mahkumların salgın nedeniyle geçici olarak ve ayrım yapılmadan tahliye edilmesi ve salgın nedeniyle oluşan olağanüstü durumun hangi koşullarda bir darbe ile sonuçlanabileceği” konularını ele alacağım.

Derin Yapının Amaç ve Hedefleri Nelerdir? Hükümet ve Halk ile Çatışmasının Nedenleri Nedir?

Türk Halkı, kendisini bu toprakların yabancısı kabul eden ve Devlet gücünü elinde bulunduran ve “Derin Devlet/Yapı” olarak ifade edilen bir azınlığın eliyle zulüm ve soykırıma maruz kalıyor. Derin Devlet, son dönemde bu zulümlerini AKP ve eskiden beri taşeron olarak kullandığı MHP eliyle yapsa da, Derin Yapının planlama, projelendirme ve kontrolü elinde bulundurduğu ve kendi operasyonel gücüyle soykırıma varan bu zulümleri desteklediği anlaşılıyor.

Derin Yapı bir yandan hükümet eliyle AKP’yi kirli işlerinde kullanırken, eş zamanlı olarak da bu taşerondan kurtulmak için zorlu bir ölüm-kalım mücadelesi veriyor. AKP yönetimi de bir yandan desteklediği ve devletin içinde dal-budak salmasına engel olmadığı bu yapı ile ittifaklar kurarken, diğer yandan kadimden beri kendisini yok etmenin rüya ve hülyalarıyla yatıp kalkan bu amansız düşmanını tesirsiz hale getirmenin derdi ile kıvranıp duruyor.

AKP’nin orta kademe yöneticileri ve tabanı ise olayların perde arkasına vakıf olamamaları ve mücadele ettikleri Derin Yapının gücünü tam idrak edememenin rahatlığı ve sarhoşluğuyla oldukça pragmatik davranarak, yaşanan bu kargaşa ve kaos ortamını dünyalık adına ganimet toplamak, gününü gün etmek, elde ettiği kazanımlarını koruyabilmek için, altını oyan ve istikballerini karartacak olan gelişmelere kaygısız kalıyor ve aynı zamanda zulüm ve soykırımlara pasif kalarak veya aktif olarak destek sağlıyorlar.

Bugün yaşanan zulüm ve soykırımlar, güç kaybeden Derin Yapının yeniden ve tartışmasız olarak devlete ve ülkeye tam olarak hâkim olma mücadelesinin en önemli bir kısmını teşkil ediyor. Derin Devlet, ülkenin yönetiminde, Türk Halkının, kendi belirlediği sınırların dışına taşmasını istemiyor ve engelliyor.

Türk Halkının eğitimli, varlıklı, milli değerlerine, örf ve adetlerine bağlı olmasını ise kesinlikle kabul etmiyor. Bu nedenle de bu vasıfları taşıyan tüm Türkleri yok etme, mümkün olmazsa etkisizleştirerek toplum hayasından silme mücadelesini; irtica, bölücülük, gericilik, kürtçülük, solculuk, sağ-sol eksenli çatışma, Alevi-Sünni eksenli ayrışma ve şimdilerde de fetöcülük vb. perdeler altında kadimden beri yürütüyor.

Daha sade bir ifade ile, Derin Devlet, Türkiye’nin yönetiminde, yukarıdaki değerleri benimseyen Türkleri kesinlikle görmek istemiyor; diğer Türklere de kendilerine hizmet eden esirler/köleler olarak ihtiyaç duyuyor. Bunlardan kendileri gibi düşünenleri devşirerek ülkenin orta yönetim tabakasında ve kirli işlerinde kullanmak, kalanlarını da cahil ve fakir bırakarak sömürmek istiyor. Kendisinin dikte ettiği hayat tarzını benimseyenleri, benimsedikleri ölçüye, etnik ve dini inançlarına göre tasnif ederek belli bir denge içinde ülke yönetiminde rol alması için mücadele ediyor. Orta sınıfın oluşmasını, şirketleşmesini, eğitim ve refah seviyesini artırmasını engellemek için gayret gösteriyor.

Son günlerde yaşadığımız, akıl dışı, çağ dışı, hukuk dışı, insanlık dışı soykırım seviyesine ulaşan zulümler; milli, manevi, örfi değerlere ve vatanına bağlı kadrolar, ülkenin yönetiminde, Derin Yapının kurduğu ve halkın 3. Sınıf insan muamelesi gördüğü bu düzeni işlemez hale getirmesi nedeniyledir. Bu zulümler, ülkesine, milletine ve değerlerine bağlı insanların yok edilerek toplum hayatından uzaklaştırılması ve ülkenin bu küçük bir azınlığın eline geçmesi maksadıyla sürdürülmektedir.


Darbe Senaryosu: Derin Yapı Corona Virüs Salgınını 2 Önemli Hedefini Elde Etmek İçin Kullanabilir

Corona Virüs salgını, Derin Yapının varlık-yokluk mücadelesi verdiği bu dönemin en kritik anlarına denk gelmiştir. Derin Yapı bu salgını, yukarıda belirtilen amaçlarını realize etmek maksadıyla, iki önemli hedefini ele geçirmek için bir fırsata dönüştürebilir. Bunlar:

  1. Bu ölümcül virüsü biyolojik silah gibi kullanılarak, Türk Halkının değerlerine bağlı yetişmiş eğitimli kadroların ve yakınlarının azami oranda yok edilmesinde kullanabilir ve TSK, Yargı ve diğer Devlet Organlarını kendi yetişmiş elemanlarını kullanarak yeniden ve kalıcı olarak ele geçirilebilir.
  2. Salgının hızla yaygınlaşması, sağlık kurumlarının yetersiz kalmasına bağlı olarak, insanların kitlesel olarak ve feci şekillerde can vermesi ile ortaya çıkacak kaos ve toplumsal patlama neticesinde;
  • Güvenlik/asayişin sağlanması ve/veya halka sağlık ve lojistik destek vermek maksadıyla sokağa askeri birlikler çıkarılabilir,
  • Askeri birliklerin, Mısır’da yapılan darbede olduğu gibi sokaklarda kalıcı hale gelmesiyle sokağın denetiminin asker ve polis tarafından paylaşıldığı bir ortamda, MHP ve Ağar gibi aktörlerinde devreye girmesiyle kontrol Derin Devletin eline geçebilir.
  • Derin Devlete müzahir kıdemli yargıçlar eliyle üst düzey AKP yöneticileri ve/veya hükümet üyeleri tutuklanarak hükümet üzerinde baskılar artırılabilir. MHP’nin desteğini çekmesi ve %65-70 seviyelerine ulaşan muhalif halk kesimi harekete geçirilerek ülke yönetimine el konabilir.

Muazzam bir tecrübesi ve operasyonel gücü olan Derin Yapının, bu senaryonun gerçekleşmesine engel olabilecek çok az sayıdaki kişinin etkisiz hale getirilmesini sağlamakta zorlanmayacağını düşünüyorum.

Salgın Sürecinin Yönetiminin Ele Geçirilmesi

Bu hedeflerine ulaşmak için, Derin Yapının salgın sürecinde aktif olarak yer alması, sürecin kontrolünü eline alması, toplumsal ihtiyaçları kullanarak toplumu yönlendirme ve yönetme gücünü kısmen veya tamamen eline geçirmesi gereklidir. Bunu da CHP, İYİ Parti, MHP, AKP, Barolar, Dernekler ve diğer devlet kurumları ve sivil toplum kuruluşları içindeki elemanları, iş adamları, sosyal medya yoluyla halka ulaşabilecek yetişmiş personeli aracılığıyla sağlayabilir. Bunun aşamaları şu şekilde olabilir:

  1. Salgın sürecinin etkili olarak yönetilmesindeki olası tüm tedbirleri, hayata geçirilmesi zor ve mümkün olmayanlar da dahil edilerek belirlemek, açıklamak ve hükümetin bu tedbirleri alması için çağrı yapılarak, kayıtsız ve şartsız bu tedbirlerin alınmasına destek sağlanacağı ifade edilerek, toplum nezdinde, ilerde yaşanacak kaos ve felaketlerin ve acıların nedeni olarak hükümetin gerekli tedbirleri almadığı tezini ön plana çıkararak hükümete karşı büyük bir tepki oluşmasını sağlamak.
  2. Sürecin sıkıntılarının artması ve bu sıkıntıların katlanılamaz boyutlara ulaşması ile birlikte hükümete yönelik muhalefetin halkta tepki ve itaatsizlik oluşturacak şekilde artırmak ve sıkıntıların giderilmesi için kademeli olarak çeşitli tedbirleri açıklamak ve nihayet kaçınılmaz hale geldiğinde askeri birliklerin devreye girmesinin sağlamak.

Bunda başarılı olunamazsa, rahatsız olduğu raporlara yansıyan orta kademe askerlerin, şartları mükemmel olarak ortaya çıkan bir askeri müdahaleyi başlatması da söz konusu olabilir.


(E) Org. Aytaş Yalman’ın Şubat 2020 Sonundaki Gizemli İran Ziyareti Saklanmaya Çalışılan Ölüm Süreci

Bu senaryo incelenirken hiçbir resmi sıfatı bulunmayan eski K.K.Komutanı (E) Org. Aytaş Yalman’ın Şubat 2020 sonundaki gizemli İran ziyareti, şüpheli muayene süreci, 15 Mart’ta Corona-19 Virüsü kaynaklı ölümü, sessiz sedasız defnedilmesi ve ölümünün ve ölüm nedeninin kamuoyundan saklanmaya çalışılmasını dikkate almak gerekir. Erlerin jenerik yemekhane fotoğrafını paylaşan MSB.lığının, Orgeneralin ölümü için öldüğü gün taziye mesajı yayınlamaması da oldukça sıra dışı. Yaşananların hiçbiri hayatın doğal akışına uygun değil.

Komplo Teorisi Olarak da Görülebilecek Bu Senaryolara Karşı AKP’nin Yapması Gerekenler:

Sürecin kontrolünü elinde bulundurmak, toplumdan gelen talepleri ciddiye alarak tüm ihtiyaçları karşılamak, toplumu rahatsız eden ve karşılaşabileceği tüm problemlere yönelik etkili önlemler almak ve toplumun ümitsizliğe kapılmasına engel olmak ve halkı çaresiz bırakmamak suretiyle, kamu vicdanını tatmin ederek kamu düzenini sağlamak ve toplumsal desteğini azami seviyeye çıkarmak olacaktır.

Bunu sağlamak için toplumda her geçen gün artarak biriken basıncın, kısa sürede ve her alanda uygulanacak radikal tedbirlerle alınması gerekmektedir. Bunu sağlamak için, hukukun dışına çıkan uygulamalara derhal son verilmesi, kamu kaynaklarının halkın zaruri ihtiyaçları için tahsis edilmesi, az da olsa yoksul ailelere nakit desteği sağlanması, halk sağlığına ilişkin ihtiyaçlara öncelik verilmesi, öncelikle ele alınması gereken hususlardır.

Cezaevinde ve/veya Geç Tahliye nedeniyle Ölümler, AKP’nin Toplumsal Desteğini Nasıl Tüketir?

Bunlardan daha önemlisi ise cezaevlerindeki tutuklu/mahkûm vatandaşların salgından korunacak şekilde, elektronik kelepçe gibi imkanlar kullanılarak tahliye edilmesidir. Zira AKP (-MHP) hükümetinin, sağlığın korunması maksadıyla bir kısım mahkumları tahliye etmesi, hükümeti Corona Virüs nedeniyle ölecek diğer tutuklu/mahkumların tartışmasız katili yapar. Açıklanacak hiçbir bahane hükümeti hem yasalar önünde hem de kamu vicdanında sorumluluktan kurtarmayacaktır. Ölümler gerçekleştikten ve işin içine kan girdikten sonra, tutuklamalara rıza gösteren veya sessiz kalan büyük halk kesimi de dahil olmak üzere milyonlarca mahkûm yakınını teskin etmek mümkün olmayacaktır. Halife Ebubekir’in öldüresiye dövülerek komalık edildikten sonra, müşriklerle birlikte hareket eden yakınlarının, Ebubekir’in ölmesi halinde buna sebep olan müttefiklerini öldürmeye yemin etmeleri bu duruma ibretlik bir örnektir ve tarihte bunun misalleri çoktur.

Mahkûm/tutukluların ölmesinde AKP’nin hiçbir menfaati yoktur. Bunların AKP’ye zarar verme potansiyelleri de yoktur. Ancak Ahmet Altan’ın hapishanede salgın nedeniyle can vermesi, Türkiye tarihinde ilk defa bir siyasi partiyi ve yönetimdeki kadrosunu katil olarak damgalatacaktır. U/A alanda da olumsuz yansımaları olacak bu cinnet uygulamaların ülkenin imajını ve itibarını yerle bir etmesi de kaçınılmaz olacaktır.

Bundan daha kötü senaryo ise mahkûm/tutukluların enfekte olduktan sonra tahliye edilmesidir ki, bu ailelerin de hayatını riske edecektir. Bu durumda yukarıda belirtilen olumsuz sonuçlar da katlanarak çoğalacaktır. Bu nedenle hapishanelere de bulaştığı görülen Corona-19 Virüs Salgını daha fazla büyümeden, tahliyeler en kısa sürede gerçekleştirilmelidir.

Corona Virüs Salgını Sonrası Türkiye ve En Kötü 2 Senaryo

Corona Virüs salgını sonrasında, Türkiye’de hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Ekonomi zayıflayacak, insanlar fakirleşecek, birçok küçük işletmeci iflas edecek, belki de yüzbinlerce insan vefat edecektir. Ancak en kötü iki senaryo;

⦁ Derin Yapının yeniden devlete hâkim olması,
⦁ Kedisini odaya kilitleyen ama yemek de vermeyerek ölümüne sebep olan bir ev sahibi gibi, vatandaşlarını bilerek katleden bir siyasi iktidarın Türkiye’nin tarihinde yer alması olacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *